Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

NAZIM’I VE ATAOL’U BU ŞEKİLDE GÖMMEK İSTEYEN…

Son sözümü baştan söyleyeyim. Nazım’ı ve Ataol’u bu şekilde gömmek isteyen bir okulun kendisi tarihe gömülür, biline!
Ataol Behramoğlu’nun Kolombiya’da geçirdiği trafik kazasından sonra sağ salim yurda dönmesini sevinçle karşılarken, bugün kendisine telefonla ulaşabildim ve geçmiş olsun dileklerimle birlikte Türkçe ders kitaplarında kendisine örülen tuzağı anlatmak zorunda kaldım. Sol kolunun ve sol omzunun kırılmasıyla atlatılmış çok ciddi bir trafik kazasıydı.

Bir an önce sağlığına kavuşup bu kitabı yayınlayanlara tazminat davası açmasını sabırsızlıkla bekliyorum. O dava ki, hem kendi adına hem Nazım adına açılmış bir dava olacaktır.

Ataol Behramoğlu yurt dışındayken Türkçe ders kitabında ona yapılan psikolojik saldırıyı okurlarımla paylaşmıştım, ancak kendisinin bundan haberi yoktu. Artık haberi oldu. Nazım Hikmet’e yapılanları da bu yazımda anlatıyorum, haberi olacak. Bir an önce iyileşip cepheye dönmesini bekleyeceğim.
Aşağıda gördüğünüz tarama sayfasına dikkatle bakın, edebiyat adına çok büyük suç işlendiğini fark edeceksiniz.
Kitabın kapak resmi de 36.sayfasındaki burada gördüğünüz AĞAÇ başlıklı metinden alınmış, büyüterek kapak yapılmış. Türkçe kitabına konacak resim midir, bakın lütfen.
Bu yazı, Nazım Hikmet’in güya “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” dizelerinden “düzenlenmiş” bir “Ağaç Tasviri” imiş. Bu uyduruk düz yazıya konmuş uyduruk ağaç ve insan resmiyle Nazım hiç yan yana gelebilir mi? Nazım’a ait olmayan cümleler, şiirsel olmayan anlatım... Nazım’ın şiirsel anlatımıyla üslubuyla uzaktan yakından ilgisi yok.
Metnin bitişine bakın, bu satırlar Nazım’la örtüşür mü?
...

“İki çeşit ağaç vardır.” dedim. İki çeşidini de yazdım. İsterim ki oğlum ormandaki ağaca benzesin.
Nazım Hikmet RAN
Ağaç Tasviri
(Düzenlenmiştir)
...

Tevfik Fikret Ortaokul 7.Sınıf Türkçe ders kitabından aldığım bu cümleler okulun adına da yakışmıyor. Bu okul bence intihar ediyor.
Bu cümleleri okuyan çocuk hem Nazım’dan soğur hem Şair Nazım denilince bu yazıyı düşünür ve gerçek Nazım’ı öğrendiği zaman ise okulundan nefret eder.
Resmin çağrışımları çok kötü; karanlık bir ağaç, karanlık bir adam, tek ve hür?! Ağacın gölgesi bir yana, adamın gölgesi bir yana; resimde ışık kuralına bile uyulmamış. Yuvarlanma duygusu verircesine eğimli tarlanın rengi pembe, ufuk çizgisi yana yatmış, perspektif yok, siyah kontur ufuk çizgisi, bu kadar aydınlık havada bu gölgeler ne oluyor... Çok kötü bir resim, kiç estetik, yani çöpe atılacak kadar değersiz. Ne işi var ders kitabında derseniz, evet var, aynı zamanda ressam olan Nazım’ı bu kalitesizliğe gömüyorlar!

Sayfa düzenine bakın; iki yarıya bölünmüş sayfa, orta noktası birbiri üzerine bindirilmiş ve sağ kolondan okuma başlatılıyor! Bitiş cümlesini ise tam satıra vermiş, ne kural var ne stil...
Ortada orman yok ve yamaçta denize bakan bir ağaç ile bitirmiş, bu da Nazım’ın oğluymuş...
Hani “Dörtnala gelip uzak Asya’dan...” diye başlayan o güzelim şiirle bağlantısı?

Amerikan parçalı eğitim sisteminde, konular parçalı anlatılır, şiirin “ana teması” da parçalanır, şiir de çöpe gider, ana teması da, şairi de. Bunun adı “Multiple Intelligence” (Çok Parçalı Zeka) kuramıdır. Parçalı eğitim dedikleri 4+4+4 diye sınıfları gruplandırmanın adı değildir, parçaları bir daha buluşmayacak kadar çok parçalamanın adıdır parçalı eğitim. Son silah bunu keşfetti Amerikan liberal eğitim şirketleri.

Ulus devletleri yok etmenin yolu, milli kültürleri, milli şairleri, milli yazarları yok etmekten geçer, biliyorlar. O çok itibarlı parçalı zekacıların 1983’de eğitime getirdiği yenilik(!) budur. Eski klasikleşmiş ne varsa her şey bu tayfanın hazırladığı kitaplarda saldırıya uğruyor, öğütülüp atılıyor.

Küresel çetelerin başlattığı 3.bin yılın emperyalist saldırı savaşında karşımıza çıkan bu kitaplarda, Cumhuriyetimizin kültür ve eğitim mevzilerinde hain tuzaklara çekildiğimizin önemli bir örneğini gördük burada. Bir önceki yüzyılda yetişmiş kültür adamı ve kültürel ne kadar değer varsa hepsini çöpe atmak üzere başlatılmış bir savaşın ortasında olduğumuzu anlıyoruz.

Ataol Behramoğlu ve Nazım Hikmet şu berbat Türkçe kitabında böyle bir saldırıya uğramıştır. “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” deme noktasındayız.

Nazım’ı ve Ataol’u gömmek isteyen bir okulun kendisi tarihe gömülür.
Bizi tarihe gömmeye kimsenin gücü yetmez. Böyle biline.


Mahiye MORGÜL
8.08.2015

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 





 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.