Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

O GÜZEL İNSANLAR

Her sabah uğradığım cafe’de kahvaltımı yaptım, gazetemi açıp keyifle okumaya başladım. 1 Şubat 1995 tarihli Hürriyet Gazetesinin dördüncü sayfasına geldiğimde tüm keyfim bir anda yok oldu. İçimin acı ve hüzünle nasıl burkulduğunu anımsıyorum. Küçük puntolarla tek sütun üstüne atılmış kara bir başlık, yayıncı Çölgeçen’in yaşamını yitirdiğini duyuruyordu.

Hiç düşünmediğimiz için ölümü çok uzaklarda sanıyoruz. Oysa aldığımız her soluk yaşamsa, verdiğimiz her soluk da ölümdür. Aslında bedensel olarak içiçeyiz onunla, fakat zihinsel olarak çok uzağız ölüme. Üç yıllık, beş yıllık, on yıllık planlarımız, umutlarımız, beklentilerimiz, doymak bilmeyen arzularımız ve hırslarımızla ne kadar uzağız ölüme!

Hüseyin Çölgeçen hırslıydı belki, ama yaşama hırsıydı onunki. Zengin olmak, şöhret olmak, «adam» olmak değil, «insan» olmaktı tüm çabası. İnsanı severdi. Sanatı, edebiyatı çok severdi. Bu sevginin bedelini fazlasıyla ödedi. Çok rahat yaşayabileceği bir mesleği ve geliri varken, o tuttu, kâlbini genç yaşta durduracak ağır işlere girişti. Eşi hep karşıydı onun yayıncılığına. «İkimiz de öğretmeniz, gelirimiz bize fazlasıyla yetiyor» derdi. Ama «gelir» değildi ki onun aradığı. Edebiyatı çok seviyordu.

1982’de, Kaynar Kitabevinin sahibi Yaşar Kaynar’ın davetlisi olarak Frankfurt Kitap Fuarına gitmiştim. Orda herkesi saygıyla dinleyen ve sürekli gülümseyen biri vardı. Ben, Gülten Dayıoğlu ile konuşurken, bir ara bizi dinlemeye başladı. Sonra bana neler yazdığımı sordu. «Öykü» dedim. «Onları versene bana, bir bakayım» dedi. Ortadoğu Yayınevinin yılmaz savaşçısı Hüseyin Çölgeçen’le böyle tanıştık. Daha sonra sarsılmaz bir dostluk kuruldu aramızda.

Hüseyin Çölgeçen cömertti. Yazarlarına, hiçbir yayıncının ödeyemeyeceği telif ücreti öderdi. Fakir Baykurt’la çok yakın dostlukları vardı, aynı şehirde kalıyorlardı. Çölgeçen özellikle gençleri desteklemekten zevk alırdı. İnsana, insanın çabasına, emeğine çok özel bir saygısı vardı. Yirmi yedi yaşındaki Vehbi Bardakçı’nın kitabına yüzde on beş telif ücretinin bin markını peşin ödedi, ikiyüz adet de kitap hediye etti. Görüp göreceğim de o oldu zaten. Ben o insanlığı, o cömertliği, o inceliği, o dostluğu başka hiçbir yayıncıda göremedim. Türkiye’de altı kitabım yayınlandı, bu arada birçok yayıncıyla tanıştım. Yayıncılarla değil, sanki karpuz tüccarlarıyla tanıştım. Okumadan kitap yayınlayan ve yayınladığı kitabı sevmeyen yayıncılarla tanıştım.

Hüseyin Çölgeçen çok çalışırdı. Onunla çalıştığım seksenli yıllarda öğretmenliği bırakmamıştı. Okuldan çıkınca doğru kitabevine gelir, geceyarılarına kadar kitapların arasında kaybolurdu. Çok sigara içerdi. Kâlbinden o zamanlar hiçbir yakınması yoktu, ama bacaklarının ağrıdığını söylerdi.

Onun çok çalışmasından ve sigarasından eşi de yakınırdı. Ben Hockenheim’den çıkıp Berlin’e geldim. O, eski yerinde, Oberhausen’de kaldı. Zaman zaman yazışmalarımız ve telefon görüşmelerimiz oldu. Eşi birgün bana «Hüseyin Ağbin hastanede» dedi. «Hayrola, neyi var?» dedim. «Nikotin damarları tıkadığı için ağrıyormuş bacakları» dedi. Ayak parmaklarını kesip almışlar. Ziyaretine gittiğimde çok iyi gördüm onu. «Ben gittikçe yaşlanıyorum, sense giderek gençleşiyorsun» dedim. Sigarayı bıraktığını söyledi gülerek. Nihayet bırakmıştı.

Hüseyin Çölgeçen inançlıydı. Davasına çok sıkı sarılmıştı. Onun ideolojisi kimilerine göre «yanlış» olabilirdi, fakat ona göre «doğru»ydu. Verebileceği her şeyini veriyordu. Bir inanç adamıydı o, mücadele adamıydı. Onun vakitsiz ölümü, Almanya’da yaşayan bizler için çok önemli bir kayıp olmuştur. Boşluğu asla doldurulamayacak bir kayıp...

Bir ara işi genişletti. Dizgi ve baskı makinaları alıp ders kitapları da yayınlamaya başladı. Sağlığına tam kavuşmuşken, yeni sorumluluklar üstlenmesi, daha zor ve daha ağır yüklerin altına girmesi zayıflattı kâlbini belki de. O sıralar yanına çağırmıştı beni, zaman bulup gidemedim. Suçu hep zamana buluyoruz, ama belki çok gizli bir bencillik, belki insana karşı bir kayıtsızlık, kendini hep ölümlerde hissettiren, adını koyamadığımız, ezici, rahatsız edici bir duyguyu yaşıyoruz sonunda. Sanki ölüm hiç yokmuş gibi davranıyoruz. Ölümü bazen düşünebilsek, günlük kaygıların, gereksiz endişelerin arasına gömülüp gitmiş sevgi ortaya çıkacak belki.

Ölenlerin ardından genellikle «iyi insandı» türünden şeyler söylenir veya yazılır. Ama ben onun «»soyu tükenmiş bir insan» olduğunu yıllardan beri söyleyip durdum. Onu kaybetmiş olmanın acısını yıllar geçtikçe daha derinden hissediyorum. Bende derin iz bırakan dostluğunu asla unutamam.

Hüseyin Çölgeçen artık yok. Onu yakından tanıyan bir dostumun anlattıklarını hiç unutamıyorum. Fakir Baykurt’un saz çalıp, Hüseyin Çölgeçen’in nasıl oynadığını anlattığında çok duygulanmış, çok gülmüş, acıyı, hüznü, sevgiyi bir arada yaşamıştık. Çölgeçen oynarken, kucağında sazla görüntülenen değerli hocam Fakir Baykurt’un fotoğrafı, kişisel web-sitemde, ona ayrılmış özel bir bölümdedir.

Yıllar önce, Hürriyet Gazetesinde onun ölüm haberini okuduğumda çok üzülmüştüm. Fakat bugün daha çok üzülüyor, onların yokluğunu her zamankinden daha çok hissediyorum. Çünkü şimdi artık sadece Çölgeçen değil, Fakir Baykurt da yok. Onları çok arıyor, çok özlüyorum. Yaşar Kemal’in bir romanında dediği gibi, «o güzel insanlar, o güzel atlara bindiler ve gittiler...»

Toprağınız bol olsun, rahat olsun. Işıklar içinde, nurlar içinde yatın. Değeriniz şimdi daha güzel anlaşılıyor. İyi ki tanımışım sizi.


Vehbi BARDAKÇI
21.11.2009

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.