Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

YİNE ERGUVAN ZAMANI GELDİ

Zaman süratle akıp gidiyor. Yine erguvanların mevsimi geldi!
Bulanık gündemle yıpranmış ruhlarımız için iyi geldi!
Nisan ayının ilk günlerinden itibaren; İstanbul’da, özellikle Boğaziçi’nde erguvan ağaçları yine çiçeklendi, doğayı erguvan rengine boyadı.

Küresel ısınmanın sonucunda çok ılık bir kış geçirdik. Bahar her zamankinden daha erken geldi. Erguvanlar ise tam bir ay erken açtı. Kuraklık ve aşırı yaz sıcaklıkları gibi olumsuzlukları yüzünden küresel ısınma kötü bir olay ama yine de insan karanlık kışın kısa sürmesinden, havaların ılınıp güneşli günlerin geri gelmesinden mutlu oluyor.

Erguvan mevsimi meraklıları için, duyarlı insanlar için, doğaseverler için özel bir mevsim. Nasıl ki Japonlar, yabani kirazların çiçek açmasını sabırsızlıkla bekler ve sonunda kiraz ağaçları açtığında bayram ederlerse, İstanbullular da kendi Sakura bayramlarını işte böyle erguvan çiçekleri ile yaşarlar. Bu mevsimde hergün sabah akşam Boğaziçi köprülerinden geçerek şehrin iki yakası arasında seyahat eden şehirliler ve dışarıdan gelenler, tabiatın yeşil ile harmanlanan o erguvan rengi uyanışını hayranlıkla seyreder, ruhlarını tazelerler.

Başka şehirler kusura bakmasınlar ama erguvan ağacı ve erguvan çiçekleri mevsimi, en çok İstanbul’a yaraşıyor! Ve bu mevsimde şehrin parklarında, bahçelerde ve özellikle korularda o kahverengi ve siyahi yeşil renk yerini uyanan tabiatın fosforumsu yeşili ile harmanlanmış erguvan çiçeklerinin adını bu çiçekten alan erguvan rengine bırakır. Erguvan rengi özel bir renk, bu ağacı tanıyan önce Roma sonrasında Bizans, bu özel rengi kaftanlarında kullanmışlar.
Gerçi doğaya bakınca erguvan ağaçlarının pek renk standardı olmadığını, Roma pelerinlerinin rengi başta olmak üzere; çiçeklerin mor tonlarından, pembe ve magenta rengi çeşitlenmeleri de yaptığını görüyoruz.

Gerçi bu güzelliğin tamamının erguvanlardan oluştuğunu düşünmek de haksızlık olur. Erguvanların hakim olduğu tabloyu bütünleyen diğer elemanlar; aynı dönemde açan mor salkımlar, leylaklar ve seyrek de olsa artık bahçelerde görülmeye başlanan paulownia ağacı çiçekleri gibi renk tayfında birbirine komşu renkler.

Bu kadar güzelliği, toplumun idrakini oluşturan edebiyat övmeden yapamamış, Türk edebiyatının ünlü kalemleri, erguvan çiçeğini İstanbul ile ilişkilendirmiştir:
‘’Her sene yalıya dönünce, baharın genç, mavimtrak günlerine kavuşurduk. Hayat sanki yeniden doğar, ağaçlar yeniden yeşillenirken, beyaz pembe çiçekleri ile erguvanlar lâl’den alevlerini açarken, çiçek kokularıyla dolgunlaşan hava gönlümüzü saadetle kaplardı.’’der Abdülhak Şinasi Hisar.
Gerçi edebiyatçının idealize ettiği gibi erguvanın baskın bir kokusu olmasa da, sorun değildir. Erguvanlar bu mevsimde çiçek açan mor salkımların, erkenci güllerin, leylakların ve bilumum çiçeklerin kokusunu alır harmanlar ve kendi kokusu gibi bize sunar!

Edebiyattan devamla; yazar Oya Baydar Erguvan Kapısı kitabında:
Kurtarmak için kayıp ruhunu şehrin
Gizli, viran bir kapıdan giriyor
Erguvan kapısından
Başında erguvan tacı
Erguvan giyinmiş
Yaraları erguvan
Münkir bir kesişin ardından
Kutsal bilgeliğe doğru yürüyor
diyerek erguvanı bu şehirle özdeşleştiriyor.

Adalet Ağaoğlu ise Bahar Fısıltılarında şöyle yazmakta:
‘’Marmara’da boğazın sularında gün batımlarının ayak izleri hâlâ erguvandır.Şeker penbeliklerinden portakal kızıllıklarına alacalanan renk cümbüşü bir zamanlar bu kıyıların yoğun yeşilliğine uzaklarda kat kat açılan sabahın sisine vurup durmuş mor alacası da erguvan şenliğiyle tanımlanır!’’

Bu kadar güzellemenin üzerine, Ahmet Hamdi Tanpınar ise:
‘’Gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa, o da erguvan olmalıdır!’’
diyerek son noktayı koyar.

Erguvan ağacının (cercis siliquastrum) botanik açısından tanıtımını yapalım:
Bu ağaç bir Akdeniz maki formasyonu ağacı. Ilıman iklimli orman kenarı maki bitki örtüsünde kendiliğinden yetiştiği gibi, park ve bahçelerde de insan eliyle süs bitkisi olarak yetiştiriliyor. Yaklaşık 10 metre en ve yüksekliğine kadar büyüyebilen ve kışın yapraklarını döken bu ağaç ormanlarda çok gövdeli iken park ve bahçelerde tek gövdeli. Bezelye çiçeğini andıran çiçekleri diğer ağaçlar gibi ince meyva dalları üzerinde olduğu gibi, kart ana dal ve gövde üzerinden de çıkabiliyor! Yaprakları kalp veya böbrek formunda; ilk açıldığında bronz, yazın yeşil, sonbaharda sarı renkte. Tohumları ise ince yassı sert fasulya biçimli zarfların içinde. Tohumdan ürediği gibi, tercihen sağlıklı dallardan çelikleme yolu ile üretilebiliyor.

Son olarak, öneri: Bu mevsim yaklaşık iki hafta sürüyor. Kendinize bir iyilik yapın, iş çıkışı veya hafta sonu açık havaya çıkın, yürüyüş yapın, bir yerlerde oturun, dostlarınızı, ailenizi toplayıp erguvan renkli sohbetler yapın. Bu mevsimden mutluluk çıkarmaya çalışın.
Çünkü mutlu olmayanın ne kendine ne de çevresine faydası olur!


Cengiz ÖZDER
12.04.2014

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 





 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.