Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

MİMOZA KOKULARI İÇİNDE BİR KADEHDE OLMAK …

Mis gibi kokan kocaman bir mimoza ağacı var evimin yanı başında. Onu fark ettiğimde gözlerime inanamamıştım başımı tamamen gökyüzüne çevirdiğimde heybetli duruşu ile tüm dallarında sarı mimozalar beni sarıyor gibiydi.

Ne zaman ona baksam keyfim yerine geliyor, Allahın büyüklüğünü kudretini anlatıyor bana. Adaların klasiği olan bu ağaç şehirde benim yanı başımda. İnsana iyi gelebilecek güzelliğe, güzel bakabilmek de başka bir marifet aslında. Nice güzellikleri göremeyen, onlardan bir hikaye, bir ders çıkaramayan ne çok insan var.

Hep derim ve çok inanırım; bir çocuk ile çocuk olamayan onları mutlu etmeyi bilmeyen insanlardan uzak duracaksın keza hayvanları sevmeyenlerden de… Çocuğun gözlerinde hissedebilirsin kendinin nasıl biri olduğunu.

Mimoza kokusu aslında bu sene hiç olmayan kış günlerinde baharı hatırlatıyor bana. Onun kokusu bazen hüzünlendiriyor bazen neşelendiriyor. Yine öyle karışık duyguları yaşadığım bir anda…;

Dün gece elime bir kadeh rakı aldım, beni bilen bilir rakı ile pek işim olmaz aslında. Elime alırken de öyle rakı kadehine filan koymadım en şık kadehlerimde kendimce süsleyerek hazırladım. Huyum kurusun vardır bende bir estetik sunum merakı içki de içeceksem görselliği de beni çekecek. Anlayacağınız içki içki olmaktan çıkıp bana has bir şekle dönüşür, öylede oldu. İçki bahane olay şahane misali.

Gözlerimi kapadım nefis bir rüyaya daldım, bir zamanlar çok gerçek olan şimdi anılarımda harika yer edinen diğer an’larım gibi… Andıkça mutlu olduğum… andıkça ‘oh ne şanslıyım’ dediğim yüzbinlerce anım.

Babam ile keyifle karşılıklı içtiğimiz rakılar geldi aklıma. İçki ile arası hiç olmayan sadece zevk için ortama uyan o tatlı adam benim Babam.

Bazı geceler kıvranırdım anlardı ‘hadi.. hadi koy bende sana eşlik ederim ama biliyorsun ben soda da isterim’ hopppp uçardım hemen hazırlardım. Bir sohbet bir muhabbet laf da içki içiyoruz ama ne konuşmalar eskiler yeniler masada dans ederlerdi. Elimde kadehim, zaten aklımdan çıkmayan ama andıkça kendimi hem çok şanslı hem de çok güçlü hissettiğim Babam.

Hep söylerim insanın ne kadar çok birikmiş güzel anıları varsa ve onlar bir o kadar kuvvetli ise hayata baktığı pencere hep farklı oluyor. Anılar büyütüyor insanı, tecrübe kazandırıyor. Her insan için geçerli değil söylediklerim. Sadece kendini düşünen, hayatın içinde olmayan, fazla egoist olan kendi için yaşayan insanlar bunlardan zerre kadar anlamaz.

Canım acır diye sevmekten, aşık olmaktan korkanlar, çalışmaktan kaçanlar, dostları ile paylaşımları az olanlar, hazırlanan güzel sofralarda sohbetleri eksik olanlar hayatın hep bir yerlerinde seyirci kalanlar. Nasıl yaşamaksa işte hayatı ıskalayarak geçip giderler bu mekandan.

Hepimizin kendi içinde savaştığı, arzuladığı bazen elde ettiği kimi zaman yakalayamadığı hayat, yaşam isteği vardır. Şimdilerde bu daha çok etiketlerle, markalarla özdeşleşmiş olsa da, daha doğal insanlar, arsız hırslardan arınan insanlar, o güzelim hayatı bir şekilde yakalamayı başarıyorlar.

Kimin hangi marka ile anıldığı, çocuklarının hangi okullarda okuduğu, hangi arabaları kullandıkları hangi semt veya evlerde oturduğu , eşlerinin işleri ne kadar kazandıkları kim ne yapars a daha fazlasını yapma hırsları hayattan aslında koparıyor insanları o yalan koşmacalar içinde yok olup gidiyorlar.

Eskilerde sonradan görmeler yok iken veya bu kadar göze batmazlarken aileden gelen zenginlikleri olanlar hep ayrı bir edep içindeydiler hiçbir hareketleri başkalarının gözüne sokularak yapılmazdı, gazetelerde boy boy resimleri çıkmaz isimleri sürekli konuşulmazdı. Tabiki böyle olunca onların yetiştirdiği çocuklarda aynı görgü kuralları içinde var olurlardı.

Ah mimozalar ah, bana neler neler yazdırdınız dallarınız gibi konularda bir daldan bir dala atladı durdu. Aman olsun varsın, atlayan dallar olsun, konular olsun, hayat elimizden kayıp giderken yaşananlar tatlı hikayeler olsun.

Koca tabak salata yapmaktayım şuan, buda babamdan hatıra artık hiçbir gece atlamıyorum yapmayı. Çok severdi salatayı, kendi yapardı kimselere bırakmazdı ve öyle güzellikler yaratırdı ki onu seyretmek bile çok keyifliydi.

Renklimi renkli yaptım salatamı içine neler koydum görsel şölen adeta kocaman kasede. Sevgili Kocam gülüyor bu hallerime isimler takıyorum salatalarıma. O günkü ruh halime göre ama mümkünse hep neşeli çünkü aşkım oğlum hüzünlenmemden hiç hoşlanmıyor. O annesinin hep deli dolu neşeli çocuk halini seviyor, bende onu kırmıyorum nede olsa evde patron kendisi.:))

‘Yüreğimi yaktım ben bu gece bir deniz feneri ileeeee’ diye mırıldanarak ev halkının yanına gidiyorum. Sevgi hep yüreğinizde, aşk yanı başınızda olsun, hayat akıp gidiyor aklınızı başınıza toplayın.


Perrin GÖKDEMİR ÜLKER
8.03.2014

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 





 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.