Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

HER SENE WOODY ALLEN!

2008’de ünlü oyuncularla yaptığı o tuhaf ve hafif neşeli Barselona-Barcelona filminden beri, her sene bir kez Woody Allen’ın, fonda favori şehirlerini kullandığı filmlerini izler olduk.
Paris, New York ve Roma’dan sonra, bu kez de San Fransisko’da geçen bir W.Allen hikayesi izliyoruz.
Blue Jasmine (Mavi Yasemin) fonunda San Fransisco olsa da, ara sıra geriye dönüşlerde, New York’un zengin muhitlerinde geçen öyküyü takip ediyoruz.
Ama baştan belirtmeliyim ki, bu kez W.Allen seyirciye hoş bir süre geçirtmek yerine biraz buruk bir öykü aktarmış, boşuna komedi beklememek gerek! (Ama W.Allen’a özgü o karanlık mizah aynen mevcut!)

2013 yılı yapımı bu filmi, W.Allen hem yazmış hem de yönetmiş.
Tanıdık oyuncular, bu filmdeki rolü ile Oskar’ adayı olacağı kesin olan Cate Blanchett ve Alec Baldwin.
Alec Baldwin (Hal karakteri) üzerine çok uyan, o üst sınıf aristokratik ama alabildiğine düzenbaz, kibar hırsız profiline çok uymuş.
Cate Blancett(Jasmine veya Jeanette) ise ciddi bir travma yaşamış, ruhsal sorunları olan(sokakta kendi kendine konuşuyor!) Hampton, New York’lu kadını canlandırırken oyunculuğunu konuşturmuş.
Gerçi Cate’in hüzünlü ve karanlık yüzünü, 2006 yılı yapımı ‘The good German’(İyi Alman) filminde izlemiştik ama burada, o dramaya uygun fiziğini rolünün üzerine ustalıkla kullanıyor.
Kate, ‘Jasmine’ rolüne çok uygun olmalı ki, filmle ilgili verdiği röportaj da;
‘W.Allen’dan bu rol ile ilgili davet geldiğinde, ondan düşünmek için süre istemediğini, Allen onu uygun görmüşse, bunu koşulsuz kabullenmek gerektiği durumunda olduğunu’ belirtmiş, güzel Avustralyalı aktrist!

Filmdeki yardımcı rollerdeki karakterler de rollerine son derece iyi oturmuşlar.
Jasmin’ in bocalayan ‘looser’ kardeşi ‘Ginger’(Sally Hawkins), onun beş para etmez sevgilisi ‘Chili’, acılı ve diğerlerini de kendi gibi aşağı çekmeye yatkın eski koca ‘Augie’(Andrew Dice Clay) ve karaktersiz yeni sevgili ‘Al’(Louis C.K.), akıllıca diyaloglarla çizilmiş karakterleri rol kesmeden ama çok doğal şekilde canlandırıyorlar.

Filmin konusuna gelince;
Başlangıçta, Jasmine’i tanımadığı bir kişiye, özel hayat hikayesini anlatırken havaalanında görürüz. Arasıra kendi kendisiyle konuşması onun psikozunun işaretidir. Pahalı bavulları ile kızkardeşinin yoksul evine geldiğinde, bavullarını taşıyan şöföre verdiği yüklü bahşiş, onun bonkör ama zengin geçmişinin izidir. Yine beş parasızken zengin geçmişin alışkanlığı ile birinci sınıf uçmuş olması, daha gerçekçi olan kızkardeşi Ginger’ın gözünde onu şuursuz bir müflis durumuna sokar. Konu yeni ve güç bir hayata başlarken sürekli geriye dönüşlerle anlatılır. Eski hayatında zengin ve dışarıdan imrenilecek bir yaşantısı vardır.
Ama bu yaşantı aslında temelden kocaman bir yalandır, yaşamını hayali projeleri ve vaatleri satarak başkalarını dolandırarak kazanan koca onu sürekli aldatmaktadır. Bütün bu olanları görmezden ve bilmezden gelerek umarsız bir yaşam sürdüren Jasmine ise bunun bedelini diğerleri ile birlikte kısa süre sonra ödemek zorunda kalacaktır. Yeni hayatında depresyonlu ve psikozlu durumuna rağmen içinde hala biraz mücadele edecek güç kalmıştır. Kızkardeşinin sevgilisi çıkarcı Chili’nin toplumun en alt tabakasına özgü kötücül dili bile onu yıkamaz, önceleri red ettiği basit işlere bile razı olup, eğitim almaya başlar.

Ama bir kere dibe vurdu mu çıkmak kolay mıdır? Jasmine karakterinin kalitesi, doğuştan gelen iyiliği ve hayalleri onu tekrar yukarı çıkarmaya yetecek midir?
Yoksa toplumun kıskançlığı, hesapları yani kötülüğü buna müsaade edecek midir, göreceğiz! Kesinlikle belirtmeliyim ki, Jasmine karakteri bana Tennessee Williams’ın ünlü ‘Arzu Tramvay’ındaki Blance DuBois karakterini hatırlattı, yazar ondan esinlenmiş olmalı!

Son söz: Allen her zaman ki gibi sofistike bir anlatımla dürüst ve zekice bir film yapmış. Bolca diyalog ile anlatım tarzı, tiyatroya aşina, aydın seyirci için bire bir!


Cengiz ÖZDER
2.10.2013

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 







 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.