Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

SİYASETNAME - NİZAMÜLMÜLK

Farkındayım; şimdi bazınız kitap eleştirisi yazısı yeni çıkmış, güncel kitaplar üzerine yazılır diyeceksiniz.
Haklısınız ama bu kitap elime yeni geçti, idrakim yeni oluşmuş ki, yeni okudum.
Hem sonra iş devlet işlerinin yürütülmesi olunca 1000 sene geçse de bir şey değişmiyor.
Konular aynı, her nesil yeniden okumak zorunda.
Aradan geçen zamanda, sadece PR çalışmalarının, kamuoyu yönlendirilmesi gibi kurnazlıkların (yani büyük biraderden edinilen kurnazlıkların) arttığı görülüyor!

Çoğu okuyucu bilir ama ben yine özetleyeyim. Nizamülmülk (1018-1092) Büyük Selçuklu İmparatorluğunda 1064-1092 yılları arasında önce Alpaslan, sonra da Melikşah’ın vezirliğini yapmış bilge bir devlet adamı. İmparatorluğun teşkilatlanmasında, planlı şekilde yönetilmesinde çok yetenekli olduğu gibi bu tecrübesini Siyasetname adını verdiği ve ölümünden kısa süre önce tamamlayıp Melikşah’a sunduğu kitabında devlet tecrübesini ölümsüzleş.
1092 yılında, çok mücadele ettiği Batıniler ve onların Alamut kalesinde yuvalanmış lideri Hasan Sabbah’ın göndermiş olduğu bir haşaşin tarafından suikast ile öldürülmüştür. (Alamut kalesinde yuvalanan ve hüküm sürdüğü müddetçe o dönem dünyasının önemli liderlerine suikastler düzenleyen bu örgüt, Nizamülmülk’ün öldürülmesinden ancak 150 yıl sonra, amansız Moğollar’ca sona erdirilebilmiştir!)

Hükümdarlar için yol gösterici olarak yazılan Siyasetname’yi yüzyıllar sonra Rönesans İtalya’sında Borgia’ların nazırlığını yapmış Niccolo Machievelli yani kısaca Makyavel ile kıyaslayabiliriz. Prens isimli ünlü eserinde Makyavel iktidar sahiplerinin, devletin bekası için alabildiğine kurnaz, düzenbaz, fırsatçı, bencil ve maddiyatçı olması gerektiğini; adil, cömert ve yüce gönüllü olmak gibi bir hükündarın olmazsa olmaz erdemlerinin gereksiz olduğunu yazabiliyordu!
Halbuki Doğu bilgesi Nizamülmülk ideal hükümdarının, yüce gönüllü, iyilikçi, adalet sahibi gibi erdemler ile taçlanacağını belirtmişti ki, eski dönemlerdeki Doğu’nun Batı’ya üstünlüğünün sebebi bu erdemler olmalıydı!

Kitabın birinci bölümünde Nizam, idealindeki padişahın özelliklerini şöyle belirtir:
‘Padişahlar güzel yüzlü, iyi huylu, mert, cesur, iyi ata binen, her türlü silahı kullanabilen, sanattan anlayan, merhametli, şefkatli, verdiği sözü tutan, imanlı, ibadet eden, din ulularına saygılı, bilgiye önem veren, nasihat ve sadaka veren, fakirlere emri altındakilere ve hizmetkarlara iyi muamele eden, onlarla iyi geçinen, halkını koruyan kollayan kişiler olursa, Allah’ta ona aynı ölçüde devlet ve millet verir!’ (Bu özellikleri, günümüz ve geçmişteki liderlerimiz üzerinde biraz düşünelim. Görelim bakalım hangisinde hangi özellikler var?)
Görevleri açısından bakınca, dünyanın imarı ön planda gelir.
Hükümdar, kanallar, su yolları, yollar, köprüler, hisarlar, şehirler yaptırır, toprağın verimini artırmak için çalışma yaptırır, okullar, hastaneler yaptırır.

Anlatılanlar, fasıl denilen konu başlıklarından özetlenmiş.
Bazı bölüm başlıklarından örnekler:
Padişahın zamanındaki zulümleri yok edip,adalet ve iyi niyeti hakim kılması (3.fasıl da anlatılıyor),
Kamu görevlileri, bakanlar ve yerel yöneticilerin kontrolü (fasıl 4)
Güç sahiplerinin halka nasıl davrandıklarının kontrolü (5. Fasıl)
Kadı, hatip ve güvenlik memurlarının işleri (6. Fasıl)
Ordunun ihtiyaçları istekleri ve ordugah (fasıl 32)
Hata yaptıkları zaman devlet görevlilerinin cezalandırılması (34.fasıl),
Ülke ve padişahlık görevlerinde düşünerek ve hatasız davranmak vs.
Bu fasıllardan 30.uncusu, hükümdarın şarap sofrasının kurallarını anlatıyor. Padişahın ölçülü içip, hiçbir zaman kontrolunu kaybetmemesini öğütlüyor. (Oh Maşallah! O dönem günümüze kıyasla daha az taassup varmış demek!)

Kitap anlatım üslubu olarak anlatacaklarını öykülerle örnekleyerek anlatıyor. Belli ki, henüz yazı kültürünün tam oluşmadığı, sözlü destan geleneğinin devamı olarak mesajlar öykülerin içinde veriliyor. Büyük İskender, Pers imparatorları, Bağdat Halifeleri, Sasaniler, Gazneliler ve geçmiş Selçuk Sultanları ders verici öyküler içinde konuyu pekiştiren, ibretlik ögeler olarak anlatılıyor.

Yazdıkları içinde Nizamülmülk’ün Türkler ve Türklük hakkındaki görüş ve yorumları kaçınılmaz olarak dikkatimizi çekti. Çünkü biraz ümmetçi dünya görüşlerinin yaygınlaşmasının etkisi, biraz da ayrılıkçı Kürt hareketini daha fazla tahrik etmemek için Cumhuriyetin Türk kimliğinin bastırılması düşüncelerinin ortalarda dolaştığı bugünlerde ülke gündeminde iken bu konu ister istemez öne çıkıyordu.
Nizamülmülk Farisi kökenli, bazı yerlerde Türkleri kaba ve görgüsüz bulabiliyor (!) ama çoğu yerde Türk kimliğine sahip çıkılmasını kuvvetle öneriyor, devlet kuran kavme saygı duyuyor.
7. Fasılda Abbasi Halifesi Mutasım’ın gücünü 70 bin Türk savaşçısından aldığını, Türklerdeki saygının kimsede olmadığını söylüyor.
26. Fasılda ise devlet kuran Türkmenlerin devlet üzerinde hakları oldukları ama boş da bırakılmamaları gerektiğinden, ‘her bin köle ve askerin başına onların eğitilmeleri ve yönetilmeleri için bir Türkmen atanmalıdır’ der ve böylece sorumluluk verilen Türkmenlerin içlerindeki nefretin (!) ortadan kalkacağını belirtir.
42. Fasılda ise en önemli görevlere Türklerden başkasının getirilmesinin bozulmaya neden olacağını vurgularken, Hanefi ve Şafi mezheplerini kayırılması gerektiğini söyleyip, mezhep ayrımcılığı yapmaktan da uzak duramaz.
Buradan Türklüğün aynı bugün ki gibi üst kimlik olduğunu, Hanefi ve Şafi olmak kaydıyla; Fars, Arap, Gazneli vs. bütün etnik unsurların bu şemsiye altında kabul gördüğünü anlıyoruz.

Bu kitabı sadece siyaset okuyan öğrencilere değil, okumayı seven, tarihe meraklı herkesin okumasını öneririm. O keyifle okunan öykülerde devlet düzeninin, işlerin yürüyüşünün aslında bugünkünden pek büyük farklılık taşımadığını görecek, zaman zaman dünyanın onca demokrasi, özgürlük ve insan hakları konularında kazanımlarına karşın, o devirlerin hiçde sanıldığı kadar karanlık olmadığını, adaletin mevcut olduğunu öğreneceksiniz.


Cengiz ÖZDER
7.03.2013

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 





 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.