Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

SADECE GÜVEN…

Bence kalabalık toplulukları ve insanları kendi isteklerimiz doğrultusunda yönetebilmenin en önemli kuralı, onların kendine olan güvenlerini sarsmaktır. Daha sonra yapmak istediğimiz her şeyi bu güvensizlik ortamının üzerine inşa edebiliriz. Bilginin zaten az olduğu ve geliştirilme kaygısı olmadan yaşanan ortamlarda doğru, yanlış gibi kavramlar zamanla azalır. Neyin doğru neyin yanlış olduğu birbirinden zor ayrılır olur. Bilginize de güvenemezsiniz. Güven öyle bir şeydir ki,her zaman % 100 olmalıdır. Yüzde 99 diye bir güvenme şekli olamaz. Örneğin gecenin bir vakti sağınız solunuz dağınık bir şekilde evinizin kapısını çaldığınızda, eşiniz size bu saate kadar nerdeydin dediğinde, inan ki seni üzecek hiç bir şey yapmadım, bana yüzde 99 güvenebilirsin diyebilir misiniz? Ya da evlenmek için karar verdiğiniz sevgilinize, bana hayatın boyunca güvenebilirsin her zaman her konuda seninle olacağım. Buna yüzde 80 inanabilirsin diyebilir misiniz? Geriye kalan yüzde 1 bile olsa bu, kuşku yaratır ve bu kuşku % 99'luk güveni sarsar, yok sayar.

Peki insanların her konuda güvenleri tam olabilir mi? Bu oldukça iddialı ve zor bir şey olur. O halde insanların zayıf yanlarını yakalayabilmek onların güvenlerini zedelemekle mümkün olabilir diyebiliriz. Her konuda tam donanımlı bilgiye ya da yeterliliğe sahip olamayacağımıza göre her konuda kendimize nasıl güvenebiliriz. İşte burada söz konusu olan 'özgüven'dir. Yani işin özünde kendimize, yeteneklerimize, bilgilerimize, yapabileceklerimize, doğruyu bulabileceğimize inanmalıyız. Bu sayede yaşamın zorluklarıyla baş edebiliriz. Özgüvenimiz bize güç verir, çabalamak ve başarmak için enerji verir. Her zaman doğru sonuca ulaşamayız, ama çabalamak çok önemlidir.Vazgeçtiğimiz hiç bir şeyin istediğimiz sonuca götürmeyeceği kesindir. Gerekli deneyime ve yeteneğe sahip olsak bile ilk kez yapacağımız her hangi bir iş bizi tedirgin eder. Eğer kendimize güvenimiz tam ise bu durumla baş edebiliriz, değilse daha yolun başından itibaren her an yarım bırakmak, sonuçlandırmamak söz konusudur.

Bu özellik nasıl kötüye kullanılabilir? İşte insanları kendi çıkarlarımız için, kötü niyetli planlarımız doğrultusunda kullanabilmek için önce güvenlerini sarsmamız gerekiyor. Kendine güvenmeyen insanlara hatalı işler yaptırabilirsiniz, kendine güvenmeyen insanları zarar göreceği sonuçlara yönlendirebilirsiniz ve yine kendine güvenmeyen insanlar itiraz etmeden nedenini sorgulamadan sizin isteklerinize evet derler. Bir kere o güveni sarsmaya başladığınızda, hata yapmaya başladıkça hatayı fark edip geri dönmek te zorlaşır, artık girilmiştir o yola. Zararın neresinden dönülse kardır, ama önce zararı fark etmek, sonra da oraya kadar olan zararı göze almak gerekir. Bunun içinde güçlüklere karşı kendinize güveniyor olmanız şattır.

Önceleri ufak tefek kap-kaç'larla, ufak tefek dolandırıcılıklarla yavaş yavaş zedelenmeye başlayan güven ortamımız, insanları güvenlikli sitelere hapsedip, kendi gibi olmayan daha sonraları kendi gibi olanlara dahi güvenemeyeceğini düşündürtecek hale geldi artık. Bir arada yaşayan topluluklar nelere güvenmelidir? İlk önce güvenliğini sağlayacak olan güvenlik güçlerine yani polise, askere, daha sonra dengeler yine de bozulacak olursa, bu dengeyi adil şekilde sağlaması gereken adalet sistemine, ve her şeyden daha da önemlisi gelecek kaygısı yaşamadan, geleceğin bu günden daha iyi olacağına. Bugün bunların hiç biri yok gibi. Gibi diyorum çünkü var olsa bile güveni sarsılmış insanlar bunu göremeyecek durumdalar. Zaten amaç ta bu değil miydi? Hiç bir çözüm olmadığını hissettirmek, çözümlere engeller getirmek, yaşanan örneklerden olumsuzlukları çoğaltmak, negatif düşünce sistemini yerleştirmek.Yüzü gülen,umutlu, cesaretli, kararlı insanlar yerine somurtkan,umutsuz, tedirgin, ne yapacağını bilmeyen insanlar topluluğu yaratmak, o cesur, gözükara çocukların bile daha küçücük yaşlarda ilerde hangi mesleği seçerse daha çok para sahibi olacağını düşündürtebilmek.

Neden bazı insanlar yazıyor, çiziyor, konuşuyor, ısrarla bazı şeylerden vazgeçmiyor. Çünkü onlar olabileceklere güveniyorlar, er geç doğruların yaşanacağına inanıyorlar. O insanlar adaletin haksız işlemesine aldırış etmeden 'adalete güveniyorum' diyorlar. O insanlar başarı için ilham kaynağının güven olduğunu biliyorlar. Kendilerine de insanlara da güveniyorlar. Bırakalım bu güvenimizi sarsıcı zararsız gibi gördüğümüz her söylemi. Ya bu zamanda kimseye güvenilmiyor, aman artık dostuna bile güvenme, güvendikte ne oldu? Bırakalım artık. Asıl güvenimizi kaybettiğimizde neler olur onları farkedelim. Kim çocuğuna kendisine kötü davranan arkadaşından korkması gerektiğini söyler? Kim boşver sana zarar verir cesaretli olmanın faydası yok, korkakça davran der? Neden çocuklarımıza dahi nasihat etmeyeceğimiz şeyleri kendimize ilke edinelim ki? Bilmediklerimizden korkarız, bilgimiz korkumuzu azaltır. Bilgilenelim ki korkularımız azalırken cesaretlerimiz artsın, güvenimiz artsın, çözüm yollarımız artsın. Çözümsüzlüklerle karşılaştıkça daha farklı çözüm yolları olduğunu görebilelim. Sürekli şikayet etmek yerine, önce kendimizden başlayarak cesaretimizi toplayalım, bencilce yanlış davrananlar yerine cesaretle çözümler üreten olalım, çözüm üretenlere destek olan insanlar olalım. Biz cesur olalım ki, yetiştirdiğimiz çocuklarımız, öğrencilerimiz, gençlerimiz, etrafımızdaki herkes bizim gibi cesur yürekli olsun. Barış içinde, sosyal adalet içinde eşit haklara sahip, değerlerimize sahip çıkarak daha da yücelterek, eksik olanları tamamlayarak, var olanları geliştirerek,herkesi içine alacak güzellikleri oluşturarak keyifle yaşayabilmek için.

Bir şirket olduğumuzu düşünelim. Bazen çok kar ederiz ama bazen zarar da edebiliriz. Biz bu işi beceremedik derseniz, şirketi kapatmanız gerekir. Ama yapabileceklerini görüyor, yapabileceğinize inanıyor, birlikte çalıştıklarınıza da yapabileceklerinizi gösterebiliyorsanız yeniden kara geçen bir şirket olabilirsiniz.Yoksa kapıya kilidi vurmanız gerek. Bir insan çok insandır. Sadece şikayet etmeyip, kendine güvenip, işini doğru yapan her insan, her şirketin ayağa kalkıp kara geçmesine bir katkıdır. Gelecek nesiller için hepimize ne görev düşüyorsa haydi herkes görev başına...

Aynaya bakın ve şöyle söyleyin: kendime de yapabileceklerimize de inanıyorum, güveniyorum.


İlknur ERŞAHİN ÇAKICI
17.11.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları

Dogan

 Bu kişiyel mesaj yaz

24.01.2013


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.