Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

SANATTA ELEŞTİRİ VE ELEŞTİRMEN

Yaşam nasılda büyük şehirlerde hızlı bir ritimde devam ediyor. Bunu belki de ancak Ataköy’de gördüğüm salyangoz heykelleriyle hissedebildim.

Pembe salyangoz, 80′li yıllarda İtalya’da başlayıp dünya çapında orta sınıflar içinde yaygınlaşan “Yavaş Yaşam Hareketi”nin sembolü.

İstanbul’un ne kadar çok ihtiyacı var heykellere. Bugün yıkılan insanlık anıtına rağmen çeşitli yerlerde karşılaşıp, bizi şaşırtan heykelleri hayatımızın içinde olmasına ihtiyacımız var. Örneğin Mc Donald’s ın ve bazı yabancı şirketlerin ürünlerinin tutulması için kullandıkları heykeller gibi heykellerin bir projeyle, dönüşümlü olarak şehrin her yerinde görmeye ihtiyacımız var.

Halkımız sanatın ulaşılabilir olmasını istiyor. Belki bu sanatı halka yaklaştırma olarak algılanabilir.

Modern sanatın sergilenmesinde empresyonist bir tavır olduğu inancındayım. Sanatın müze ve galeri hâkimiyetinden çıkartılıp, açık alanda şaşırtıcı sergilere ihtiyaç var. Açık havada parklarda, bahçelerde biranda karşımıza çıkan renkli hafif malzemelerden yapılmış bu yapılar ilgi çekici. Basit görünen çeşitli konuların sanatçının elinde devasa boyutlara varan yapılara dönüştüğünde düşündürdükleri farklı farklı.

Bazı sanatçıların kavramsal sanata erken geçişini, yine sanatçılar tarafından olumsuz değerlendirmelerini anlamsız buluyorum. Belki de kavramsal sanatı değerlendiren eleştirmenlere ihtiyaç var.

Eleştirmenler galeri ve bankaların sanat danışmanları dergilerde editörler olarak çeşitli görevler almaktadırlar.

Avrupa ‘da gelişmiş sanat piyasasında eleştirmenler, sanat ve sanatçı için ayrılmayan bir kavramdır. Sanatçı, yapmış olduğu eserlerinde, gelişmeyi sağlayabilmek için eleştirilmeye ihtiyaç duyar. Sanatçı gelişimini eleştiri sayesinde sağlar.

Her sanat tarihi mezunu eleştirmen olamaz. Eleştirmen kendini geliştirmelidir. Gelişen çağın sanatçılarını ve sanat akımlarını yakından izlemeli, objektif değerlendirebilmelidir. Herhangi bir kurumun himayesine girmesi ya da herhangi bir kurum için çalışması objektif eleştirilerini etkilememelidir. Eleştirmenler sanat ve sanatçıyla birbiri içine geçmiş ilişkiler içerisindedir. Bu ilişkiler eleştirmenlerin profesyonelce hareket etmelerini etkilememelidir. Bu durum meslek ahlakı açısından önem taşımaktadır.

Sanatçı eleştiri sonucunda eserlerinin gelişimini sağlar, eleştirmen ise yaptığı eleştiriler sayesinde sanat dünyasına yepyeni sanatçılar kazandıracaktır. Eleştirmen yaşadığı ülkede ve şehirde hatta her sergide ve sanatsal etkinlikte rolü önemli ve gereklidir.

Eleştirmenlerin bu günün Türk Sanat Dünyasındaki gerçek anlamda tanımı ise; Türk Sanat Dünyasında eleştirmenler yanlı eleştirileriyle kurumları memnun etmeye çalışmaktadır. Genç ve nitelikli sanatçıları desteklemektense kendini kanıtlamış sanatçılar, eleştirmenlerin gözdesidir. Galeriler ve kurumlar genç ve nitelikli sanatçıları Türk Sanat Dünyasına kazandırmaktan çok uzaklar.

Genç sanatçılar kendilerini kanıtlayabilmek için yarışmalara katılırlar çeşitli sanat organizasyonlarına(fuarlar, bienaller, sergiler ve kişisel sergiler) katılmaları ülkemizin sanat piyasasında tanınmalarını sağlamaz. Genç sanatçılar başarıyı iyi bir tanıtım sayesinde kazanabilirler. Bu başarı ülkemizde “Her Başarının Bir Cezası Vardır” düşüncesine takılabilmektedir. Ülkemizde başarı kucaklanabilen bir kavram değildir. Eleştiriyi olumsuz olarak nitelendirilen bir ülkede, olumlu eleştiri sanatçıya veya kuruma yaranma şeklinde algılanır. Olumlu eleştirinin anlamsız olduğu düşünülür. Oysaki olumlu eleştiriyi sanatçı, daha çok dikkate alır.

Belki de burada eleştirinin dili daha bir önem kazanır. Eleştirirken hem olumlu hem de olumsuz tüm yönleriyle sanat eseri düşünülmeli. Eleştirinin dili ise sanatçının kişiliğine yönelik olmamalı, yıkıcı olmamalı, sanatçıyı daha iyi eserler üretmeye yönlendirmelidir.

İnter nette dolaşırken sanatçıların eleştirilmeye ne kadar ihtiyaç duyduklarını gördüm. Güzel Sanatlar Akademilerinde sürekli olarak hocalarımızdan, atölye arkadaşlarımızdan aldığımız eleştirilerle çalışmalarımızda ilerleme kaydettiğimizi görüp. Eleştirinin hayatımızdaki yerini benimsedik. Sanatçı mezun olduktan sonra çalışmalarında mükemmeli bulabilmek için çalışmaya devam ediyor ve mükemmel için çaba harcıyor.

Ülkemizdeki eleştiri kavramının “anlamında” değişime ihtiyaç vardır.

Umarım önümüzdeki yıllarda “başarı” kavramı korkulan bir kavram olarak anılmaz. Başarı Kavramı ardında beklenen bir acı ve ceza aranmadan benimsenen bir düşünce ürünü olarak anlam değişikliğine uğramasını kısa yaşantımızda izleyebiliriz.

Tüm sanatçı dostlara sanat dolu günler diliyorum.


Aylin MENEKŞE
29.06.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 







 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.