Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

YELKENLİ İLE DÜNYA TURU (YOL TEKNESİNİN ÖYKÜSÜ)

Önceki makalemde anlattığım Eralp Akkoyunlu’nun dünya turu ile sonuçlanan tekne öyküsünden sonra, bu konuya ilgi duyduğumu düşünen yakınlarım bana hemen Ayça Kirişçioğlu’nun ‘Yol’ isimli kitabını bulup getirdiler, pek de iyi oldu!
Yol, tek seferde başlanıp bitirilen bir dünya turunun öyküsü.
Kahramanları Ayça ve Levent Kirişçioğlu yürekleri gibi yüzleri de güzel genç bir çift.
Hayır, onları tanışmıyorum ama kaliteli kağıda basılmış kitap baştan sona resimli. Sadece manzaraları değil, kendilerini ve dostlarını da resimlemişler, Ayça’nın kocaman gülüşünü o resimlerden biliyorum yani! Peki resminden insanları tanıyabilirmisiniz? Doğal olarak hayır, ama öyküsünü samimi olarak anlatan yazarları tanıyabilirsiniz. Yazar olmak işte böyle bir şeydir, ruhunu okuyucuya açmaktır!

Her ikisi de iyi eğitimli ve meslek sahibi genç çift, içlerindeki çağrıya karşı koyamayarak (Ayça hayallerinin peşinden gittiklerini belirtiyor!) her şeyi arkalarında bırakıp 2004 yılında dünya turuna başlıyorlar. Önce Akdeniz, güzelim konforlu marinalar ve limanlardan sonra Cebelitarık geçişinden sonra gittikçe daha zorlaşan bir mücadelenin içine giriyorlar. Kanarya adaları yolunda azgın fırtınalarla günlerce mücadele ettikten sonra rüzgar durduğunda bu kez de motorları arızalanıyor. Biraz da meleklerin yardımıyla Fas’da Safi limanına ulaştıklarında zorlukların sadece doğadan gelmeyeceğini, hizmet vermek yeteneği veya isteği olmayan insanların onları aldatmak, paralarını kopartmak için neler yapabileceklerini, çevre ve insan standardının ne kadar önemli olduğunu anlıyorlar.
Sonra Kanarya adaları, tanışılan yeni tekneler ve insanlar ve uzun bir yol hazırlığından sonra Atlantiğe açılıyorlar. Uzun ve zorlu bir imtihan sonrası yine teknede bir sürü arıza ile birlikte Martinik adasıyla Antiller’e, Karayiplere ayak basıyorlar. St.Lucia, St.Vincent,Grenada,Trinidad gibi bütün adalarda dostları ile güzel günler geçirip keşif yapıyorlar. Buradan geçtikleri Venezuela’ya ait Testigos adalarını çok beğeniyorlar, hırsız kaynayan Margarita adasından zorlukla kaçıp tabiatı, sevimli mimarisi ve insanları ile en sevdikleri yerlerden biri olan Los Roques adalarına ulaşıyorlar. Buralarda kalabildikleri kadar kaldıktan sonra isteksizce ayrılıp Panama kanalı geçişinin teknik ve bürokratik zorluklarını aştıktan sonra Pasifiğe açılıyorlar.

Galapagoslar, Markiz adaları, Cook, Fiji,Vanuatu derken bir evren kadar büyük Pasifiği aslında epiksi bir yolculukla tamamlıyorlar. Tayland’da cennet gibi günlerden sonra vize almak için uğradıkları Hint konsolosluğunda kötü muameleye uğruyorlar. Buradan itibaren artık yolculuk sadece karşı rüzgarların, fırtınaların zorluğu değil, uğranılan ülke ve limanların zor şartları ile karşılarına çıkan insanlardan en az zarar görmek mücadelesi içinde geçtikten sonra, 2007 yılında Süveyş kanalından Akdeniz’e çıktıkları an duydukları vatana ve dost sulara yaklaşmış olmanın o dayanılmaz mutluluğunu yaşıyorlar.

Sonuçta bu kitap, o büyük yolculukları yapacak imkanı, iradesi, isteği ve özverisi olmasa da, yinede oraları ve yolculuğu merak edenler için güzel bir kaynak.
Ayrıca daha az sayıda da olsa gelecekte bu büyük macera ve imtihana girecek olan deniz yolcuları için bir rehber, bir el kitabı olacaktır.

Aşağıda Ayça Kirişçioğlunun sizler için bana yazmış olduğu mesajını aktarıyorum. Göreceğiniz gibi, bize vermek istediği mesajı (ve aslında kitabını) okuduktan sonra, o yolculukta yaşadıklarının sadece fiziki bir coğrafi yolculuk olmadığını, ruhsal bir iç yolculuk olduğunu anlıyoruz. Zaten büyük gezginlerin onları yolculuğa zorlayan motiflerinin başında, iyi ve soylu ruhların bazen dar sosyal ortamların o kıskançlık, haset, kibir vs. insan zayıflıklarından bunalıp bir kaçış aramaları veya doğrudan, içlerinden gelen o engellenemez gitmek, keşfetmek duygusu gelmez mi?

Cengiz Bey Merhabalar,
Eklemek istediğim şunlar var:
Herkese hayallerinin peşinden gitmesini tavsiye ediyorum. Bir hayalin peşinden koşarken, bambaşka kapıların açıldığinı görmek mümkün. Hayat aslında bizim için sürprizlerle dolu. Hiçbir zaman önümüzde açılacak kapıları göremeyecek, önümüze çıkan fırsatları farkedemeyecek kadar körleşmememiz çok önemli. Her ne kadar hepimiz zaman zaman günlük hayatlarımızın koşuşturmacasından kafamızı kaşıyamayacak hale gelsek de ,herkes hayaında ara sıra durup nereye gittiğine bakmalı. Yaşadıkları hayat istedikleri hayat mi? En ideali olmasa da ideale yakınsa, problem yok, devam! Ama kesinlikle istemedikleri bir hayat sürenler icin, bir yol bulup da değişme zamanı gelmiş demektir. Ümitsizlik, umutsuzluk, hayalsizlik, bir insanin başına gelebilecek en kötü şeylerden bazıları. Herkesin hayali kendine. Başka insanların hayalinizi beğenmesine, takdir etmesine hatta anlamasına bile gerek yok sizin hayalinizi gerçekleştirmeniz için.

Ben geriye dönüp baktığımda yaptıklarımdan memnunum. Elbette cok yorgun, cok bezgin hissettiğim, sıkıldığim, endişe duyduğum zamanlarım ve hatta dönemlerim oluyor. Ama Allah'a şükür, gelecek için hayallerim var ve heyecanımı yitirmedim. Heyecan, heves ve istek olduktan sonra hiçbir şeyden korkmaya gerek yok!

Sevgiler,
Ayça



Cengiz ÖZDER
9.05.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 





 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.