Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

ŞEHİR TİYATROLARINDA YENİ BİR OYUN ‘DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ’

İstanbul B.Ş. Belediyesi şehir tiyatrolarında, Harold Pinter’in üzerinde çok tartışılmış ve ilk oyunu olan ‘Doğum Günü Partisi’ni izledik.
Yıldıray Şahinler yönetmiş; Cem Davran, Julide Kural, Yıldıray Şahinler, Mert Tanık, Özge Borak, Bahtiyar Engin oynamışlar.

Konusuna gelince, oyun bir İngiliz sahil kasabasında aile pansiyonunda geçiyor.
Meg ve Petey orta yaşın az üzerinde pansiyon sahipleri. Tek müşterileri Stanley, uzun zamandır onlarla kalmakta. Geveze ve hafif uçuk Meg pansiyonu profesyonelce yönetemediğinden, Stanley’in iki yeni yabancı misafire itiraz ettiğinde söylediği gibi başka müşterileri pek olmamakta. Sessiz ve sakin tabiatlı Petey sabah gazetelerini okuduktan sonra kumsalda şezlong kiralama işine gitmek için çıktığında, tembel ve bezgin Stanley’i teklifsizce aynı kendi çocuğu gibi zorla uyandırmakta ve onu Stanley’in berbat bulduğu bir kahvaltıyı etmeye zorlamaktadır.
Aynı geveze bir serçe gibi şakıyan Meg’e tezat, Stanley hayata küskün ve yaşamaktan korkar bir ruh halindedir; giyimine kuşamına dikkat etmemekte, sürekli traşsız dolaşmaktadır.
Petey plajda karşılaştığı iki adamın onlarda kalmak istediklerini söylediğinde, bunu işiten Stanley bütün gücüyle buna karşı çıkar.

Güzel ve saf kasaba kızı Lulu, Meg’in ısmarladığı bir paketle sahneye girer. Bu Meg’in Stanley’e doğum günü için aldığı hediye paketidir. Stanley ‘ama benim doğum günüm değil!’derken açtığı paketten çıkan yaşına uygun olmayan oyuncak trampet’in saçmalığına bile gülemez.
Sonra sahneye iki yabancı erkek katılır. Kısa süre kalmak istediklerini söylediklerinde henüz oda verip vermemekte kararsız olan Meg’in aklını, ikiliden daha sevimli olanı Goldberg, zeka ve konuşkanlığı ile çeler. (Bu arada Goldberg orada bulunma sebebi olarak bürokratik bazı işler takip ettiklerini ima ediyordu!)

Arkadaşı ve yanında çömezi gibi davrandığı Mc Cann’i aslında hiç tanımamış olmaları gereken Stanley için düzenleyecekleri doğum günü partisinin içkilerini almak üzere gönderirken, ‘Satıcıya benim yolladığımı söyle!’ dediğinde, onun yönetimden kaynaklanan bir otorite sahibi olduğunu anlarız. Karşılaştıklarında, imalı şekilde ‘sisteme neden ihanet ettin?’ gibi sorular soran Goldberg’in Stanley’in korkudan aklını başından aldığına şahit oluruz.

Akşam henüz Petey her zamanki gibi kulüpteyken, Meg akşam kıyafetini giymiş aşağı indiğinde parti başlar. Kadınlar, yani Meg ve Lulu aslında içki içmeyi bilmediklerinden hızlı içerler ve süratle parti havasına girerlerken, Stanley hariç diğer iki erkek eğlenceye katılırlar. Lulu’nun gözleri bağlı saklambaç oyununda iki erkek vahşi bir eğlence ile Stanley’i terörize etmekten kaçınmazlar.

Sabah olur, takım elbiselerini giymiş gitmeye hazır Goldberg önce Lulu ile yüzleşir. Geceyi beraber geçirdikleri için sonrasında ondan beraberlik beklentisi olan Lulu’yu profesyonel acımasızlığı ile savuşturduktan sonra Mc Cann aynı kendileri gibi siyah resmi elbiseler giydirilmiş Stanley’i aşağı indirir. Stanley dili tutulmuş gibidir. ‘Kırık gözlüğünden dolayı üzülüyorsa, gözlüğünü kendi ceplerinden tamir ettireceklerini’ söyleyen Mc Cann, böylece devlet için çalışan kıt maaşlı bir görevli olduğunu hissettirir.

İkili Stanley’i kapıdaki büyük kapalı arabaya götürürken karşılaştıkları Petey iradesini teslim etmiş Stanley’in götürülmesine karşı çıktığında, Goldberg onu açıkça ‘seni de alırız!’ diye tehdit ederek sindirir.

Herkes gittiğinde Meg geri döner, gazetesini okuyan Petey karısına gerçekleri söylemez, saf Meg olanlardan habersiz, hergün ki mutlu hayatına devam eder.

Oyunun yorumuna gelince, Harold Pinter’in bu ilk oyunu ilk kritikler tarafından ‘Komedinin Başbelası’ ve absurd tiyatro örneği olarak nitelendirilmiş. Oyunun ilk eleştirileri öyle ağırmış ki, yazar oyun yazmayı bırakacak olmuş ve ancak eşinin ısrarlı desteği ile kariyerine devam edebilmiş.

Bu yazıyı kaleme almadan önce (hatta oyunu izlemeden önce) oyunu izleyen seyircilerin oyunla ilgili yorumlarını okudum, olumsuzdu, seyirci oyundan hiç mutlu ayrılmamıştı!
Sonrasında yabancı yorumcuları okudum, yukarıda anlattığım türden kritikler yapmışlardı. Yorumlar bile oyunun karakterleri gibi belirsiz, farklı şekillerde anlaşılmaya açık.
Yukarıda belirttiğim gibi bu sahnedeki oyun üzerine gerek okuduğum seyirci yorumları, gerekse oyun çıkışı kulak verdiğim insanların tepkileri olumlu değil! Çünkü izleyici neşeli bir komedi bekliyor, buna şartlandıklarından umduklarını bulamıyorlar.

Julide Kural’ın canlandırdığı Meg karakteri olanca neşesi ile sahne aldığında, seyirci bir komedi izleyeceğini sanıyor ama oyun ilerledikçe, diyalogların hiç komedi unsuru taşımadığı; sadece komedi değil, metinde hiç anlamlı bir mesaj geçmiyor, aktarılmıyor oluşu yadırganıyor. (Pinter bu türden eleştirilere hiç cevap vermeyerek merak uyandırmayı tercih etmiş!)

Ama sonrasında ise oyunun; metninin derinliği, anlamı veya komikliği üzerine kurulmadığını, bütün olayın son sahnenin mesajında olduğunu anlıyorum!

Bütün o ünlü, zeki, güzel ve yetenekli oyuncuların canlandırdıklarının, aslında ustaca bir tiyatro tekniği ile yazılmış ve hedefin onların oyunculuklarını göstermelerine fırsat vermek olduğunu düşünüyorum.

Örneğin Paganini müzikte nasıl salt keman ustalığını göstermek için melodik yapısı insanlara hoş gelmeyen eserler yazdıysa, bence Pinter’de bu oyununu sadece oyuncu için yazmış, onlara oyunculuklarını gösterebileceği bir zemin hazırlamış. Hedef oyunculuk gösterisi olunca, yazar onlara bilgece veya anlamlı sözler söyletmemiş!

Sonuçtaki mesaj ise, otoriter ve baskıcı rejimler açısından düşününce anlam kazanıyor. Kendi halinde veya saf veya eğitimsiz veya siyasi idraki olmayan insanların bile, mutlak otorite karşısında ani gelen bir ‘alınma!’ tehlikesi altında olabileceklerini vurguluyor.

Resmi otoritenin hizmetindeki iki adam tarafından götürülen Stanley’in bile; bezginliğinden, bakımsızlığından, hayata bir katkısı olmadığından başka bir suçu olmaması gerekti! Oyun zor, riskli!


Cengiz ÖZDER
26.02.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 





 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.