Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

BİR OYUN: PROFESYONEL

Devlet Tiyatrolarında geçen yıl methini duyup da izleyememiş olduğum, bu kara komedi türündeki oyunu, yeni sezonun hemen başında gidip izledik ve ben gerçekten gerek oyunu, gerekse oyuncuları çok beğendim.

Oyunu Işıl Kasapoğlu yönetmiş ve Bülent Emin Yarar, Yetkin Dikinciler, Gülen Çehreli ve Cenap Oğuz oynamışlar. Oyuncuların başarısı, sahne hakimiyeti ve seyirci ile interaktif ilişkisi mükemmel. Oyunu yazan Duşan Kovaçeviç gelecekte daha da ünlü olabilecek bir Sırp yazar. Gerçek bir entelektüel(Bosna savaşı sırasında insanlarda oluşan Sırp imajını unutturabilecek derecede iyi ve güvenilir bir dünya görüşü var!), dramaturg okumuş ama büyükelçilik bile yapmış ve oyun yazarlığının yanında film direktörlüğü de var, Emir Kustarica’nın(kökenlerini inkar ettikten sonra artık ne ön ismi aldıysa!) ünlü Underground(Yeraltı) filminin de senaryosunu yazmış!

Oyunun konusuna gelince: Belgrad’da büyük bir yayınevinde genel yayın yönetmeni olan Teodor’u(Teja) ofisinde tanımaya başlarız.Yan odadan onu çekemeyen ve muhtemelen tökezlemesini bekleyen eski yönetici ve diğerlerinin seslerinden rahatsız olmaktadır. Önemli bir edebiyat yönetmeni olmasına rağmen, kendisinin hiç önemli olmayan sadece iki kitabı olmasına hayıflanmaktadır.

Kendisine ilgi duyan sekreteri ile yemeğe çıkmak üzereyken, aniden koca bir çanta ile geliveren ve konuştukça ondan kaçma olanağının olmadığını anladığı eski gizli polis Luka ile uzun diyaloglara başlarlar. Teja, eski Yugoslavya’nın kuşkucu totaliter rejimi sırasında, muhalif olabileceği kuşkusuyla on yıl boyunca kendisini izlemekten başka görevi olmayan Luca vasıtasıyla sürekli izlenmiş olduğunu anlar. Teja’nın geçmişinin aslında baştan sona, onu gözleyenlerin elinde harcanmış, kullanılmış ve kaybedilmiş olduğunu Luka’nın ağzından öğreniriz.

Ama kaderin oyunu, onu izleyen partisine ideolojik olarak temelden bağlı ve bu nedenle önceleri ilerici demokrat olarak katlanamadığı Teja’yı öldürmeyi planlamış olan Luca bile, onu izlediği dönemlerde yeri gelmiş ve Teja farkında olmadan onun hayatını kurtarmıştır.
Luka: ‘’bunlar senin kitapların!’’ diye masasının üzerine dört tane kitap taslağı bırakır, ‘’Çantamda bir adet de oyunun var ama onu sonra vereceğim!’’ diyerek diğerini şaşırtır.
Luka’ya inanmakta zorlanan Teja; ‘’Bunca senedir, ben seni tanıyamadan beni nasıl izlemiş olabilirsin?’’ diye sorduğunda beriki saflığın salt inandırıcılığyla: ‘’Ben, hep postacı, garson, kondoktör vs. olarak hep yanındaydım ama siz aydınlar kibirlerinizle, dünyayı değiştirme amacıyla hep yukarıya baktığınızdan (ve sürekli alkollü olduğundan), beni ve benim gibileri tanıyamıyorsunuz!’’ diyordu. Luka sonrasında inandırmak için beraberinde getirdiği çantayı açar, içerisinden Teja’yı izlediği seneler boyunca berikinin unuttuğu kişisel eşyaları teker teker ortaya dökerken, herbirinin masadaki getirmiş olduğu kitaplar içindeki öyküsünü açıp okur. Anlaşıldığı üzere, kitaplar Luka’nın çalışma döneminde Teja hakkında tuttuğu polis raporunun, Luka’nın artık yurtdışında yaşayan rejim muhalifi oğlunun edebi dille kitaplaştırdığı şeklidir! Oyun ilerledikçe, aslında onun hayatını elinden almış olan Luka’nın aynı paralelde benzer şekilde kendi hayatını da harcamış olduğu ve aslında bu getirdiği kitap taslakları ile Teja’nın kayıp yıllarının bedelini hediye olarak ona geri getirmiş olduğu gerçeği ortaya çıkar.

Karşılıklı içerlerken sürekli hesaplaşan ikilinin takip edilme serüveninin bitmediğini; kitabını bastırmak için sürekli Teja’yı kovalayan kaçık bir yazar heveslisinin bile aslında ajan olduğunu, Teja’ya zarar vermek için ofisini bastığında, aslında o esnada orada olan Luka’nın emekli olsa da durumların farkında oluşu yüzünden bu yeni rejimin polisini de kovalaması ile anlarız.

Buraya kadar neredeyse oyunun konusunun tamamını anlatmış gibi olduk ama gitmeyi planına alacak sayın izleyici sakın endişe etmesin, oyunun güzelliği burada anlatamadığımız detaylarda! Bir gergef gibi işlenen politik sistemlerin ve onların içinde yuvarlanıp giden ve aslında pek de insanların sandığı kadar bağımsız olmayan hayatların hikayesi için oyunu izlemek gerek; tiyatronun güzelliğini yaşamak, oyuncuların hakkını takdir edebilmek için gitmek gerek!

Politik bir platformda, toplumda daha kültürlü olan insanlara karşı yürütülen ayrımcılık yanlışlığını vurguladığım Beyaz Türkler' başlıklı bir makale kaleme aldım.
Sanatsal haber dergisi okuyucusunu da ilgilendirebilir düşüncesiyle, sözkonusu link'i veriyorum:
http://www.politikadergisi.com/okur-makale/beyaz-turkler-kimlerdir


Cengiz ÖZDER
9.10.2010

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.