Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

ANTİK KAPADOKYA, DERBE ve BOZKIR’DA DOLAŞIYORUM

Bugün sözüm Kapadokya’ya düştü. Avanoslu Belha’dan çıktım, Bozkırlı İsaura’ya düştü yolum. Karamanlı Dorbeyi Bedros’a kadar gittim…

Roma korsan tefecilerinin ilk Hıristiyanlaştırmaya neden buradan başladıklarını da merak ediyordum.
MÖ.1.yüzyılda Kapadokya sınırları Kayseri’den Bozkır’a (İsaura) kadar yayılıyordu.

Tokatlı tarihçi Strabon’a göre, “Kapadokya” adını Galatya sınırındaki Kappadoks ırmağından alır. Strabon, burası için iki isim daha kullanır; Ajaks ve Teukeros. Bu sözcükleri açalım:
Kapadoks: Kapa-di Oks; Kafa-si Oğuz, Oğuz Kafaları/Tepecikleri.
Ajaks: Ay-oks; Oğuz Ay, Oğuz öyü.
Teokuros: İdeo-Koras. Akamen devletinin kurucusu 1.Kuros’un yolundan gidenler için kullanılan bir inanış adı olabilir. Çünkü başında TEO inanış eki var. Özgür ve egemen olmak, bilim yapmak, Ay takvimi kullanmak gibi töreleri vardı. İran hükümdarı Teymür Han, İran takvimini MÖ.550’de başlatmıştı, adı Ay Takvimi idi. Bu takvimi 1986’da Molla Humeyni değiştirdi, yerine Hicri Takvim koydu.

Bazı kaynaklarda Kapadokya’ya Akamen diliyle Kautbaduka denildiği yazar. Kautbatuka; Oguz Opa Dağı…

Akamen devletinin sınırları antik Özbekistan’dan İzmir’e kadardı. Atina’da ise zengin oligarklar vardı, onlar Anadolu’dan esir götürülen bilim adamlarını köle çalıştırıyordu. Akamen kralı 1.Koras’ın kızı 1.Artemis ile oğlu Serhat/Çerkez, Atina’ya kadar gidip köleleri kurtardılar ve bütün kölelerin serbest bırakıldığını altından bir silindire yazdılar; Karus Silindiri!

Akamenlerin Orta Anadolu’daki önemli yerleşim yerleri, Kapadokya, Ereğli, Karaman, Bozkır ve Konya görünmektedir.

Kapadokya; kapa-dogi-ya; “kafalı dağların olduğu yer”, der gibidir. Tepe yerlere Kaf, Kop, Kep, gibi adlar verilir.

Onlara “peribacası”demişiz, ama galiba İsikata/İskit Saka atalarımız daha uygun bir şey demiş; KAFA-DAG-YA, Kapadokia!

MÖ.1.yy’da Kapadokya ve Konya’yı yöneten Başoğuzlu Dorbeyi VI. Bedri’nin hanedanından beylerdi. Oğlu 1.Boranes/Prens MÖ.47’de Zile’de Romalı yağmacı Jül Sezar’a yenilmesinden sonra, ablası Bedria (Kleo-Pedra) ve onun oğlu II.Prens Bedros yönetimi devraldı.

Bedros’un kale-saraylarından biri Derbe’deydi. Derbe, Toros yamaçlarında, Karaman’a çok yakın bir yerdedir. Derbe ve Toroslarda yaşayan antik Doria halkı, Turani halk olan Oğuzların ta kendisidir.
Dorbeyi Bedros, dedesi VI.Bedri’nin soyundan olduğuna işaret eden Bedri-us adını taşımaktadır. Diğer adı Antipatros Derbetes’tir.

Antipatros: Anası Bedri-us. Bedri; Be-dori/ Dor-be soyundan.
Derbetes: Dor-be-atası; Atası Dorbe.

Bölgenin antik adı Doria’dır. Doria, İsaura ile sesdeştir. İdauri; Doria, Tur-ya. (Bozkır’ın antik kenti)
Dorbeyi Bedros’un eşi Prenses İsaura Palea (Sara Beliha), Ceng-i Bar kalesinin Amazon kraliçesi olmalıdır. Çünkü kocasını öldüren Galatya kralı Amyntos/Mintos’u kuşatıp ondan öcünü alan bir prensesten bütün kaynaklar söz eder. Avanos’un Genesin(Özkonak) beldesindeki Belha (Sarı Senem) efsanesi işte o prensesi tasvir eder.

Bu anlatımlarda geçen sözcükleri açarak öyküyü tamamlayabiliriz.
Genes-in; Gün-eş Önü. Özkonak; Oğuzi-gun-Ogi.
Avanos; Pan-os, Pan-si, Panlar. Pağan, Pan (dağlı, çoban).
Belha; Beliha, Melek, Melik, Meliha; Melike, Melih, vb.

Belha, Horasan’ın Belh şehrinden gelen anlamındadır. Mevlâna da oralıdır. Görüldüğü gibi, Belh şehrinden Kapadokya’ya Oğuzlu akışı devam etmektedir. Belh şehri, Oğzi-ana’dır, yani Oğuzlar yurdudur, bir adı da Baktria/Büyük Dorya’dır.

İsaura Palea ile Sara Belha arasında fonetik akrabalık dikkat çekicidir. İsaura/Sara adı ile Belha efsanesindeki Sarı Senem bağlantısına gelince; efsaneleşmiş öyküsüne göre, prenses Sarı Gelin çok uzaklardan gelmiştir, güçlü yöneticidir. Gerçek öyküde, kocasını öldüreni kuşatmış, öldürmüştür.
Sarı Senem; Sara Sin-eme; Güneş-anne Sara! Sin/Sena/Asena/Atena sıfatı, savaşçı kadın atalarımıza verilen addır. Güneş gibi, koruyucu anlamındadır, töre gereği asker eğitimli Amazondur. Anlaşılan Sara/İsaura, Belh’ten gelmiş bir Oğuz beyinin kızıdır ve Dorbeyi Bedros ile evlenmiştir.

Derbe ise, Dorbey’in yeri anlamındadır. Çünkü Bedros, kendisi de dedesi İmparator Eupadore VI.Mitridate gibi Dorbeyi’dir.

Eupadore; OpaDor, HubuDor, Dor Babası! Hubyar!
Ayrıca bilinir ki, bütün Toros dağları Dor/Tur-os (Tur soyu) ve Binboğa (Pan Beyi) dağlarıdır.
Dor; Tur demektir, çoğulu Turan’dır.

Çiçero, Antalya taraflarında Roma valisiyken(MÖ.53-51) yazdığı kitabında Dorbeyi Bedros’tan söz ederken “Dostum Tiran Antipatros” diye söz eder. (Tiran; Turan)

Çiçero, Sezar’a muhalifti; “Çaçara” lakabını Sezar’a karşı ettiği cesur eleştiriler nedeniyle almış olmalıdır. Demişti ki; “Bu savaşlardan elit bir sınıf doğdu. Ben kim haklıdır ona bakmam, bu savaşlardan kim kazandı ona bakarım” diyerek, Sezar’a borç para veren Ceneviz Yahudi tefecilerini hedef göstermişti.

Antik kaynaklarda Bedros’un babasından pek söz edilmez. Çünkü babası Digran/Tuğran, Romalılarla uzun süren savaşlar sırasında, 300 bin kişilik Digran Agarta kale şehrini yaptı (MÖ.70), daha sonra uzun süren savaşlardan yorgun düşerek Anadolu Birleşik Ordularından ayrıldı, saf değiştirdi. Dikran’ın karısı KleoPetra ile oğlu Bedros, babalarını terk edip Kapadokya kralı olan dayısıyla birlikte Romalı yağmacılara karşı savaşmaya devam ettiler.

Ermeni tarih yazarları, Ermenilerin atası kabul edilen kral Dikran’ın, Oğuz/Oks soylu olduğunu bildikleri halde, büyük Mitridate’nin damadı olduğundan pek söz etmezler. Bedros adı ise, Ermeni halkı için saygın bir ad olarak devam etmiştir. Ancak, bilinmelidir ki, MÖ.1.yüzyılda hiç kimse ne Hristiyan, ne de Ortodoks (Arta-di-oks) idi, herkes Şamani idi. Bir inanç gibi gök bilimi yapardık, buğdayı korumak için savaşırdık, yani hepimiz Sümer/Mer-si idik, Kibele, Hopa, Lat/Laz/Ulu-oz bereket tanrıçamızdı, hayat kaynağımız Güneş/Genes tan yerinden yükselirken ona şükran duası ederdik.

MÖ.39 yılında Antalya kralı Polemon/PanOpalı idi. (Pan-Beli, Panpolia; Pamfilya) Onunla Dorbeyi arasında bir sorun yok görünüyor.

MÖ. 31 yılında Galatya kralı Mintos(PanAtası), kendisi Oğuz kökenli olmasına karşın, Romalılarla işbirliği yaptı, hatta iki rakip Roma kralı arasındaki savaşta kazanan tarafı tutarak, Roma adına kılıç sallamaya başladı. Suğla gölü civarında Bedros’a saldırdı, onu öldürdü. Sonra da kendisini Hoinona (HoyNana, İnana), Homanada/KumanAta, yani Şaman lideri ilan ederek Oğuzları kendine bağlamak istedi.

İşbirlikçi Mintos kendi adına madalyası bastırdı, üzerine ANKİRAS ve PANKOROS yazdı, ayla yıldızı ayırdı, yıldızı altıgen Ceneviz korsan tefecilerinin yıldızı yaptı. Oysa Antik Ankara (ANKYRA) sikkesinde hilal ve şems vardır: ( Resim 1)

Bozkır ve Karaman halkı Prens Bedros’un ölümüyle Toros dağlarına çekildi. Dağlardan dağınık gruplarla Mintos’un ve Romalıların yağmacı kervanlarına saldırdılar. Roma tarihçileri onlar için “eşkıya” diye yazdı. Vergi vermiyor, dağlara çekiliyorlardı.

Roma’ya vergi vermeyen, “boyun eğmeyen halk” demek olan Halkya/Klikya adı onların direniş kültüründen kalan adımızdır. Hatta, Latince “Hlaik-us” (halk uşakları, çalışanlar) sözcüğünden türeyen “laik” sözcüğü, gerçekte halkın egemenliği (Akamen) kavramının kökenidir. Oğuzlar, dağlara çekilip çoban/pagan yaşıyorlar, ama asla köle olmuyor, boyun eğmiyorlardı.

Bedros’un savaşçı eşi Prenses Belha Sara, kocası II.Prens Bedros’un öldürülmesinden sonra ordunun başına geçti. Bozkır’ın en sarp yerinde Ceng-i Bar kalesini yaptı ve işbirlikçi Galatya kralı Mintos’u o dağlarda sıkıştırdı, kuşattı ve öldürdü (MÖ.25).

Kayseri Yeşilhisar, Isparta Şarkikaraağaç ve Malatya Darende’de bilinen üç Cengibar (Sengbar, Zengibar) Kalesi daha vardır. Tarihte buralarda da kadın komutanlar cenk etti demektir.

Cengi Bar kalesinin olduğu bölgeye bir sıfat daha verildi: Leontopolis!
Leontopolis; Ulu-onti-polisi; Anası Ulu Şehir!
Bu isimde, bereketin ve şehirlerin koruyucusu Opolizi/Laz-opo Kibele ile benzeştirme vardır. Kibele tasvirlerinde bir de aslan resmedilir, “onun gibi cesur ana” demektir. Ulu-ana kavramının aslan demek olan Leon adıyla sesdeş olması bir tesadüf olmasa gerek. Burada, Türkçe’den batı dillerine geçmiş leon-arslan sözcüğünün kökenini görüyoruz.

“Bozkır” adında, Prenses Sare’nin bir diğer sıfatı var: BaşıKor!
Antik dönemde, Kor gibi yürekli, at üzerinde elinde kılıçla savaşan Korya kraliçesi “kutlu asker” Artemis(Mis-Erat) gibi direnişçi kraliçelere Kori(Karı) adı verilirdi.

İsaura’da sonra neler yaşandı, pek bilinmiyor. Ancak bildiğimiz şu ki, tarihi sıfırladılar, direnen şehirlerimizin adını tarihten ve hafızalardan silme cezası verdiler, yerle bir ettiler, MİLAT ilan ettiler, Hristiyanlık icad ettiler… Roma tarihçileri bu dönem için şöyle yazdı:
“Ancak, Roma’nın bölgede egemenliğini yerleştirebilmesi Klikya ya daİsauria korsanları ile yapılan uzun mücadeleler sonucunda gerçekleşebildi.”
Antik Karaman Larende sözcükleri de Oğuz ata kültürümüzü anlatır:
Lar-endi; Anası Ulu-Rea… Ulu-Ra’nın şehri!
Lara, Lori, Lur… İran’da Zağros (Torus) dağlarının olduğu antik Susa ve Şiraz çevresinde yaşayan Guaskai Oğuzların bir kolu Lur/Lori (Ulu-uri olan Oğul) halkıdır. Bugün Alevi inanışlı olup, Kor-usan/Horasan atalıdırlar. Kapadokya’nın ortasında yüce Hasan/Usan dağı, Kor-Usan’nı bize söyler. Hatta, Niğdeli matematikçi Apollo-nius adında naus/zeka, yani us-ana saklıdır!

Karaman; Kora-Man; Kor Adamlar yeri! Kızıl Oğulları!
Romalı beyefendilerin savaşarak sindiremeyecekleri Toros Dor Beylerini, Şamani/Kuman Oğuz atalarımızı, Hıristiyanlaştırarak kendi atalarına yabancılaştırma ilk deneyecekleri yol olacaktı. Kendilerine İsa adında bir kurtarıcı yarattılar. Sığındığımız yüksek dağ köylerinde kendimize anıt mezarlar yaptık, gelip buldular, üzerine haç çizdiler, torbalarla yiyecek dağıttılar, aç bıraktıkları insanları hayvan gibi kendilerine bağlamayı denediler…

Bu topraklara, Kadınhanı’da olduğu gibi Kadından Devlet Ana kavramı, kutsal buğdayı (BUDA) koruma kültürü, Milattan çok önce Sare ve onun gibi nice İsis/Aziz/Hitit anamız tarafından ekilmiştir. Adımız Anadolu, AnatiUlu/UluAnası, Ulu Analılar Yurdu bize böyle yurt olmuştur.

İşte Emeti-Dor, Demeter. Dor-Emesi, DorAnası, bereketin sembolü buğdayı koruyan Emeti ananın parası! ( Resim 2)

İşte başında buğdaylı Amazon şapkasıyla, kanatlı Dor atıyla Adige Furtuna Aba! ( Resim 3 ) (MÖ.65, Amasya)

Günümüzde buğday sembolü üzerine: Türk Lirasının üzerindeki buğday başağı 2005 yılında kamuoyunda hiç tartışılmadan ABD destekli AKP hükümeti tarafından sessizce kaldırıldı. Yargıtay ambleminde ise buğday başağı durmaktadır, ( Resim 4 ) ancak bu yüksek hukuk kurumunu kaldırmak için anayasa değişikliği yapılmak istenmektedir(2010). Sembollerinde, buğdayın yanı sıra binlerce yıllık Oğuz renklerimiz, Kırmızı-GÜNEŞ, Sarı-AY, Yeşil-BUĞDAY vardır!

Ancak, mezar taşlarımız atalarımızın tapu mührü gibi durmaktadır. İşte Bozkır Asarlık Camii mezarlığında Hitit-Sümer-Şamani “güneş“ başlıklı mezarlarımız; ışıklar içinde uyuyorlar! ( Resim 5 )

Bozkırlı tarihçi Faruk Sümer’in soyadı Sümerli olursa, bu Hitit güneşleri çok yakışıyor Bozkır’a…
Ceng-i Bar’da EXEDRA diye bir yer varmış, sular altında bırakılan önemli bir şehirmiş…
Bir bu eksikti, NATO’ya girdiğimizden beri, Anadolu’da Milattan Önce Romalılara direnmiş ne kadar yer varsa hepsini bir bahaneyle sulara gömüyorlar…
Açalım EXEDRA’yı, bakalım ne çıkacak.
EXE-DORA; Eyzi Dora; Dor Oğuz!
Dor Oğuz!un sıkışmış hali Toros’tur. Toros, Taurus, Zağros…
Bir diğer adı “İsaura Vetus”: Dora Uğtus; Dor Atası!
Öteki adı Tris-Maden: Toros Ma-Sen; Sen-eme… SENEM!
Bir ayrıntı daha, Derbe yakınlarında Karadağ-Barata; BerAta (Ata Bar), Peri-ata, Kadın Ata!
Son olarak, MÖ.1 yy’da Kapadokya’nın iki Oğuzlu kralı:

1- IX.Ariarates: (MÖ.101-87)
Atası Ari-yar/Atası Dor-eri.

Sikkelerinde semboller Başoğuzlu VI.Bedri ile aynıdır. Paranın bir yüzünde kanatlı Dor-at, yukarı bakan hilal üzerinde şems ve Dor-at, başını hilalin altına eğmiş haldedir. Kralın başında yine kırmızı kurdele vardır. Para üstü yazılarda inanış adı İLYAPA (Ulu-opa) olarak geçer. İlyapa’nın bugüne çevirisi ise; Alp, Alfa, Elifba, ELİF olarak gelir.

Alfa ışıkları Kızıl Işıktır! Kızıl yıldız SİRİUS, DORİ-US ile sesdeştir.
Parasındaki yazılar:
ΒΑΣΙΛΕΩΣ ΑΡΙΑΡΑΘΟΥ : Bazileus AriDor-Oğuz (Toros-eri)
ΕΥΣΕΒΟΥΣ ΦΙΛΟΠΑΤΟΡΟΣ : EyziBaşı İlupa Toros; AlpToros Soylu Başoğuz
Kanatlı at, hilal-şems, üzüm salkımları. Bu semboller VI.Mitridate ile aynı sembollerdir. ( Resim 6 )

2- III.Ariobarzanes: (MÖ.52-42)
Ari-u Parsi Anası; Anadan Pers Eri
Eusebes Philoromaios; OğuzBaşı Ulu-uri MAOS; Ulu-er METE
ΒΑΣΙΛΕΩΣ ΑΡΙΟΒΑΡZΑΝΟΥ, ΕΥΣΕΒΟΥΣ ΚΑΙ ΦΙΛΟΡΩΜ
BAZİ-LEUS ERİ-BARZ-ANUS; BaşUluoz AnasıPersEr.
EYZEBOŞ KAYI; Kayı Oğuz Başı. Huliopum; İlyapa Ma inanışlı

Başında kızıl kurdelesi, yukarı bakan hilal ve şems yıldızı görülüyor. ( Resim 7 )
Prens Bedros’un dayısı, VI.Bedri’nin İzmirli Berenike’den oğlu 1.Prens, kendisinden önceki Kapadokya kralıydı. Ona 2.Prens denmesinin nedeni budur. ( Resim 8 )

Dorbey II.Prens Bedros. Sağda, VI.Bedri’nin parasındaki BAZ-İLEUS (UlusBaşı), MİDRİ-DATOS (DedesiBedri), EYBA-TOROS(EyubToros/Baba Dor-us), yazısına ve kanatlı dor at, Hilal-Şems gibi Oğuzlu sembollerine dikkat! ( Resim 9 )

Antik Kapadokya, Karaman ve Bozkır’da dolaşırken, ulaştığım internet sitelerine emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Dileyen, arama motoruna yazarak bu resimlere ve bu bilgi kaynaklarına ulaşabilir.


Mahiye MORGÜL
4.07.2010

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 




Resim 1

Resim 2

Resim 3

Resim 4

Resim 5

Resim 6

Resim 7

Resim 8

Resim 9
 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.