Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

KABARE

Türkiye tuhaf bir ülke! Bazen beklenmedik yerlerde, beklenmedik şeylerle karşılaşabiliyorsunuz! İstanbul’da, muhafazakar kesimin yoğun olduğu Üsküdar’da bir müzikal var ki, benzerini ancak New York, Broadway tiyatrolarında izleyebilirsiniz! Abartıyormuyum?

Hayır, sadece izleyip oyundan çıktıktan sonra çok etkilenmiş olduğumu söylemem yeter sanırım!

Kabare adlı müzikal oyunu izlemek üzere, öncesinde Üsküdar da iskelede vapurdan iniyorsunuz. Sağlıklı yaşam için yürüyüşe önem verdiğinizden, yaya olarak şehir tiyatrosuna doğru, çarşı boyunca kalabalığın içinden yürüyorsunuz.

Alışverişe çıkmış çarşaflı kadınlar, cami önünde yüzlerce yıldır oturup namaz saatini beklerken gelip geçeni seyreden yaşlılar, çocuklarıyla pazar alışverişine gelmiş anneler, bahisçilerle kahve arasında gidip gelen erkekler. Herkes gri kış havasına koşut siyah veya koyu renkli giyinmiş, suratlar asık, aynı çiseli hava durumu gibi!

Balıkçılar çarşısından geçerken bir bezirgan arkanızdan sesleniyor: ‘’Hadee! Kültür sanat burdaa!’’ (Herhalde yanılsama yaşıyordum, gerçekte’’Lüfer, sarıkanat burada!’’ diye bağırıyor olmalıydı!)

Doğancılarda, Şehir tiyatrolarının sahnesine ulaşıyoruz. Sokaktaki kesimden daha farklı, şehir yaşamının renklerine aşina bir izleyici topluluğu, içeri girip oturmaktansa durmuş fuayede laflıyorlar.

Salon tıklım tıklım dolu, oyun başlıyor. Senaryo doğal olarak uzun yıllar önce izlediğimiz Liza Minelli’yi şöhret yapan o Hollywood filminden (yönetmen Bob Fosse) farklı. Böyle olması hiç sorun yaratmıyor. Böylesi daha tiyatro ruhuna uygun olmuş. Oyun Christopher Isherwood’un Elveda Berlin adlı romanından John Van Druten tarafından oyunlaştırılmış, Joe Masterhoff’da müzikal haline getirmiş! Berlin’de otuzlu yıllarda, ekonomik kriz sonrası, Almanya’da faşizmin yükseliş döneminde geçiyor.

Müzikalin baş karakterlerinden Sally, Berlin’in ünlü Kit-Kat kabare kulübünün biraz uçuk dansçısı. Genç yazar adayı Cliff’le aynı pansiyonda kalıyorlar. Aralarında başlayan aşk, sonunda istikrarsız Sally yüzünden çıkmaza girecektir. Pansiyoncu Schneider ve Yahudi manav Schulz ise, her ne kadar birbirlerine uygun görünüyor olsalar da, sonunda yükselen ideolojinin ve kaypak küçük burjuva değerlerinin altında kalacaklardır.

Buruk hikaye son derecede dinamik bir müzik (caz renginde otuzlu yılların kabare müziği!) ile izleyiciye aktarılıyor. İnanılmaz ama sahnede canlı orkestra var!
Oyuncular balerin veya operacı değil, tiyatrocularmış! Neyse ki biz farkı anlamıyoruz; oyundan son derecede mutlu, şaşkın ve yorgun ayrılıyoruz!

Son olarak eklemek istediğim, bu oyun kaçırılmaması gereken bir müzikaldir; bellidir ki, üzerinde çok emek harcanmıştır. Şehir için bir zenginlik ve güzelliktir. (Bizi AB’ye almamak için çaba gösteren kibirli Avrupa’lıların, Türkiye’de böyle oyunlar oynandığını bilmelerini isterdim!) Ayrıca haklarını verelim, İstanbul belediyesi ve onun sanat yönetimini de, ait oldukları siyasi zihniyete oldukça aykırı olan bu oyunu sahneye koydukları için yürekten tebrik etmek gerektir! (Sahi bu arada, Mefisto isimli oyun neden sahnede değil acaba?)


Cengiz ÖZDER
12.04.2010

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 





 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.