BİRAZ DA MAGAZİN; JAQUELİNE DU’PRE
Bu hafta benden ciddi yazı beklemeyin, bu kez biraz dalga geçmek niyetinde değilim ama sadece neşeli bir konu üzerine bildiklerimi yazayım dedim. (Her zaman da ciddi yazılmaz ki!)
Bu hafta sonu gazetelerin magazin sayfasında eskiden evli olan iki yazarın köşelerinde giriştikleri polemik ve onları neşeyle izleyen diğer yazarların yorumları yer alıyordu. İnsan tabiatı böyle şeyleri nasıl da seviyor! Seyirci bu tür çekişmeleri sanki bir tür şehvetle izliyor. Olay eski kocanın; ‘gecelerini , bir köşede Jaqueline Du’pre çello çalarken, kendisinin de yeni romanı üzerinde çalışıyor’ olduğunu söylemesiyle başladı. Eski karısı ise kıskançlığın etkisiyle kendi köşesinde; ’arkasını dağınık bırakanların böyle şeyler yazmaya hakkı olmadığı’ şeklinde zehir zemberek bir yazı yazdı!
Ama bilmediği, eski kocanın yazısında çello çaldığı şeklinde bahsi geçen Jaqueline’nin 30 yıl önce bu dünyadan göçmüş olduğuydu (Yani eski kocaya geceleri çellosuyla sadece CD’den eşlik edebilirdi!). Bu polemiği izleyen magazin yazarları, kadın yazarın bunu bilmemiş olması ile biraz dalga geçer gibi yapmışlardı! Sonuçta, eski kocanın gazetedeki köşesini bıraktığını ve eski karının da biraz kalbi kırık ve şaşkın durumda olduğunu okuduk. Neyse bu işten her ikisi de karlı çıktılar, insanlar onları konuştu, şöhretleri biraz parladı!
Gelelim Jaqueline du’Pre konusuna. Adı bir Fransız’ı çağrıştırsa da, kendisi ünlü bir çello sanatçısıyken, şöhretinin zirvesinde birden bire sahnelerden çekilip sonra erken yaşta ölmüş bir İngiliz müzisyen. Müzisyen bir ailenin kızı, çoğu usta gibi müzik aleti ile çok küçük yaşta tanışmış. Ünlü hocalardan ders alıp yetişmiş. Çok genç yaşta MS hastalığı ortaya çıkıyor ve 42 yaşında ölüyor.
Jaquelin du’Pre’ yi bir tür biyografisi olan ‘Hillary ve Jaquie’ (1998 yapımı) filminden biliyorum. Bir gişe filmi olmadığı için pek bilinmeyen bir film olsa da, oldukça gerçekçi ve etkileyici bulmuştum. Öykü iki kız kardeşin çevresinde geçiyordu. Bir tarafta çok ünlü ve başarılı müzisyen Jaquie, diğer tarafta sıkıcı bir varoş yaşamında çocuklarını büyüten bir eş, bir anne (Hillary). Bir gün ansızın, bütün depresyonu ile ablasının evine dönüş yapan Jaquie; onca şöhret, para ve başarıya rağmen ablasının o sıradan hayatına imrendiğini haykırır. Geri dönüşlerde, iki kız kardeşin aradaki ilişkinin temelini öğreniriz. Yetişme çağında aile gücü yetmediği için bütün imkanlarını daha talepkar olan Jaquie yönünde kullanmış, aslında o da usta bir flüt sanatçısı olan Hillary geride kalmış ve sonunda ev kurup sıradan bir yaşam içinde kendisini ailesine adamıştır.
Filmin en etkileyici sahnelerinden birisi: aslında hep verici olmuş olan Hillary’nin, ‘Çok yalnızım! Kimsem yok!’ diye ağlayan kardeşini yatıştırmak için hiçbir kadının yapmayacağı şeyi yapıp; özveriyle bir geceliğine kocasını, kardeşinin koynuna vermiş olmasıydı! Sonrasında Jaquie sanki önünde az zamanı olduğunu bilmiş gibi, yoğun bir hayat yaşar ve çok sevdiği bir adamla (turneler yüzünden yine çok birlikte olamadılar!) evlilik yapar. Aklımda diğer kalanlar ise kalan filmin müzikleri. Zaten çello sesini ve onunla yapılan müziği severim, o film de de orijinal Jaqueline du’Pre kayıtları kullanılmış olduğunu zannediyorum.
Şimdi bu kadar gündemde kaldıktan sonra ne yapıp yapıp, bir Jaqueline du’Pre albümü bulup dinlemek şart oldu! London Senfoni orkestrası eşliğinde, Haydn,Beethoven,Boccherini çalsın. Güzel olmaz mı?
Cengiz ÖZDER 28.03.2010
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|