Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

MEDENİYET GERİ GİDER Mİ, EVET GİDER

Nasıl mı olur… Bal gibi olur, oldu bile.
Beş bin yıl önce, MÖ.2500 de Mısır’da Keops Piramidinin içinde yaratılan olağanüstü medeniyetin bugün zerresi yok, işte. O medeniyetin son kırıntılarını radyasyon geçirmeyen kurşun kubbeli medreselerde gördük, 1493 tarihli 30 derslikli Muğla Menteşe Kurşunlu Medresesi var. Selçuklu’ya, Akmenid/Pers, Sasani ve Selefkid ata mirasımız olan “bilim yapmak ibadettir” donmuş durmuş orda. (Rize’de yapım tarihi 1571 olan İslampaşa Kurşunlu Camisi de akil adamların toplanma mekanı yeri olarak inşa edilmiştir. Burası da Menteşe Emirbeyliği ile bağlantılıdır. Bunu bir başka yazı konusu olarak ayrıca ele alacağım.)

Kurşun kubbenin altında bilim konuşmak nasıl bir şeydir, unuttuk. Bilgelerin zihinsel enerjisinin birleştiği yerde yükselen düşünce enerjisinin akışını kesecek hiçbir olumsuz etkilenme yaşanmamasının garantisiydi kurşun kubbe. Zihinsel koruma kalkanı yani. Zihinsel koruma kalkanı koymayı bıraktık zihinsel taciz altında tutulan çocuklarımızı çaresizliğe terk ettik, çözüm bile konuşmuyoruz. Ellerindeki her şey son teknoloji ürünü oysa.

Mısır’daki beş bin yıllık Büyük Piramid’in içinde nasıl dahice bilimsel güzellikler vardı bunları bilirsek, bugün bilimde ne kadar geri gittiğimizi anlarız. İnsan canı ve insan aklı o zaman mı daha önemliydi, yoksa şimdi mi daha önemlidir, görmek için bakalım.

Bir ön bilgi: Işığı doğanın merkezine koyan ata bilgelerimiz Biz O’yuz demişler, Oğ-Esiği /Oğuz olmuş adları, ya da kısaca Fer Soylu /Farsi olmuş. Eğer birgün ışığın aynalarla dans ettiği ülkeye, yani İran’a yolunuz düşerse linkimizi açmadan gitmeyin, çünkü vahşi batı bu uygarlığın ışık sanatını tamamen yok etmek üzere plan kurmaktadırlar.
https://docplayer.biz.tr/128852035-Iran-i-iran-da-ogrenmek-1.html

Aynalı saraylarda tek çıra ile 12 salonu nasıl aydınlattıklarını görünce, Keops Piramidindeki ışık sanatına şaşırmayacaksınız. Ya da İsfahan Kızlar Camisinin kubbesine ikindi saatinde vuran güneşin tavanda tavus kuşuna nasıl can verdiğini gördüğünüzde, Keops’taki ustanın eli değmiş buralara diyeceksiniz. Van Akdamar’da sabah güneşinin Ekinoksta hangi andezit taşına vuracağını belirleyen usta da aynı ustadır. Birgün bilime ve sanata düşman, insana ve doğaya düşman birileri gelene kadar ışığın peşini kovalayan ustalar sağdılar.

Sonra ne mi oldu? Adına Hıristiyanlığın doğuşu dedikleri tarihi sıfırladıları yıkım yılları geldi. Aslında Mitra (Ay/Hilal) Kültünü yok etmenin peşindeydiler. Geldiler, yıktılar, yaktılar, bilimi çöpe attılar… Şimdi de 3.bin yılın haçlı seferi diye isim koydukları BOP saldırıları altında her şey, çaktırmadan yok ediyorlar.

Oysa bugün… Keops Piramidindeki gibi doğayı insan için daha yaşanılır kılmak, hatta doğada hiçbir zararlı mikrocanlı bırakmamayı başarmak neden mümkün olmasın? Tıpkı Büyük Piramit’in içinde olduğu gibi bilim yapılan bir dünya neden mümkün olmasın, başlık açalım. Ama önce Keops’un fonetik analizimizde KA-Opa’lar, “Göksel (Ka) ulular” demek olduğunu belirtelim. Bu isim oradaki kralın adını değil içeride kullanılan frekansları ve dalga boylarını ifade eder.

*Keops 12 ton ağırlığında, iki buçuk milyon bloktan oluşmaktadır.
*Günde 10 blok yerleştirilmesi halinde yapının tamamlanması 664 yıl sürer.
*Piramidin üstünden geçen meridyen, dünyadaki karaları ve denizleri tam iki parçaya böler.
*Piramidin ekseni dünyanın ağırlık merkezinden geçer.
*Piramidin yüksekliği 164 metre olup bunun bir milyarla çarpımı ile ortaya çıkan sonuç güneşle dünya arasındaki uzaklığa eşittir.
*Taban alanının, yüksekliğinin iki katına bölünmesi pi sayısına yani 3.14’e eşittir.
*Piramidin içinde “ultrasaund” radar, sonar gibi sistemler çalışmaz.
*Kirletilmiş su orada birkaç gün içinde arıtılmış bir hale gelmektedir.
*Piramidin içinde süt birkaç gün süreyle taze kalır, sonunda bozulmadan yoğurt haline gelir.
*Bitkiler piramit içinde daha hızlı büyümektedir.
*Çöp bidonu içindeki yemek artıkları hiç koku yapmadan mumya haline dönüşür.
*Kesik, yanık, sıyrık ve yaraların piramidin içinde daha çabuk bir iyileşme gösterir.
*Piramidin içi yazın soğuk, kışın sıcaktır.
*Piramidin adına yapılan kralın bulunduğu odaya yılda iki kez güneş girer, bu birinde kralın doğum günü, ötekinde ise tahta çıktığı gündür.

İşte bunları bilmiyoruz ve okullarda sanat tarihi derslerinde dahi böyle karşılaştırmalı bilim tarihi okutmuyoruz. İleriye mi gittik yoksa geriye mi?

Naçizane tespitlerimdendir, Keops Piramidine dahiyane ışık ve bilimi ustaca işleyen insanlar Hz.Süleyman'ın ve Belkıs'ın (Kos-Beli) kavmindendi. Gök bilimi yapıyorlardı, doğanın ışık yapısını iyi çözmüşlerdi, Ay-Güneş bilimini iyi biliyorlardı.
Hz.Süleyman’ı güneş ile Belkıs’ı ise hilal ile resmediyorlardı.

O insanlar Arapça konuşan bugünkü çöl bedevisi Araplar hiç değillerdi. Onlar, Romalı korsanları hiç iplemiyorlardı, ama tongaya düşürüldükleri zaman da dalga geçer gibi efsane oluyordu. Biri çok yaygındır. Tapınak (bilimevi!) yaptırırken Hz.Süleyman’ın bastonuna giren kurt efsanesi… Tapınağın kapısında bastonuna dayanmış ayakta öylece duran Hz.Süleyman’ın tapınak bittiği gün bastonun kırılıp birlikte yere düştüğünde aslında çoktandır ölmüş olduğunu o zaman anlarlar.

Bana bu efsane nedense hep devletlerin içine sızan maliye ajanlarını, milletin parasını yabancı bankalara akıtanları hatırlatır; devletin kasaları boşaldığı zaman devletin içerden çürüyüp çökmüş olduğunu anlarız. Tıpkı 15 Temmuz’a giden süreçte Harb Okullarını nasıl ele geçirdikleri gibi. Ama ya şimdi? 15 Temmuz bahane, ortada bildiğimiz Türk ordusu yapılanması kalmadı. Hele 2 bin yıllık askeri tıp geleneği buhar oldu gitti, Başoğuzlu VI.Mitridate’nin ruhuna okudular.

Adın TSK’nın içine giren “feto kurdu” diyelim, onca yıl nasıl bünyeyi sarıncaya kadar nasıl göz yumuldu? Göz yummayanlar yok edilmiştir, doğru. Ama bizim körlüğümüzü affettirmez, hele yönetimdekileri asla. “Ağacın kurdu içinden” diye boşuna dememişler. İçimize onca hain nasıl tohum bırakıldı, ya da sistem kendi kurdunu üretir hale getirilip işleyişe terk edildi. Bunu Ziya Selçuk’un bir lafından söylüyorum, sistem artık kendini yok edecek sürece girdi demeye gelen bir laf etmişti. Bu kadar haini mantar gibi nasıl yetiştirdik diye merak edenlere işte araştırma konusu.

Hz.Süleyman’ın mabedine kimler nasıl sızmış oturup incelesinler. Yüzüğüne neden mühür olarak sekizli Şems yıldızı içerisine altılı Davut yıldızı çizmişler iyi araştırsınlar. Bunu sosyolojik olarak bir sonucun ifadesi olarak göremiyorlarsa çok yazık. Onlar tarihten hiç ders almadılar, aynı belaları bir daha yaşadılar diye yazar onları tarih.

Açık konuşmak gerekirse, en tepedeki yöneticimiz belli bir tarihten itibaren Amerika’ya ters düştüğünü sıkça belirtmektedir. Öyleyse oturup biraz tarih çalışmalı, başına düşen taşlara bakıp daha neler olacağını kestirebilmelidir. Halka bunu anlatabilmelidir. Daha önce nerde zayıf davrandığını, kimlere kapalı toplantılarda ne sözler verdiğini hatırlamalı, Tansu Çiller’in önerdiği danışmanları gitmeli, halka özeleştiri yapmalı, sonra BOP eşbaşkanlığı dahil yaptığı bütün anlaşmaları tek taraflı bozduğunu ilan etmeli ve gereğini yapmalıdır. Milli Eğitimi 1968 Müfredatına döndürmeli, BOP’un eğitim ayağında çalışan Amerikan ekiplerini postalayarak, 5+3 ve sınıfta kalma gelmeli, bilmeyen üst sınıfa geçmemeli, Türkçe dersinden zorunlu başarı seviyesi gelmeli, ilk, orta ve lise mezuniyet sınavları yazılı ve sözlü olmalı, test sistemine fırlatıp atılmalıdır. O zaman nitelikli bilimsel eğitime hızla geri dönmek hiç zor değil.

Bilim eskiden daha ilerideydi, demiştik de… Aynen öyle.


Mahiye MORGÜL
8.12.2021

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.