Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

EKİM AYINDA EVLERE BEREKET ANA GELİR

Portakallık mahallesi sahiline ağaç dikmeye devam ediyorum. Yağmur çamur demeden, hemen her sabah çizmeleri ayağıma geçirdiğim gibi en geç saat sekizde sahildeyim.

Fidanları oto lastiklerinin içine dikmeye başladım. Artık çimen biçmeye gelen ekiplerin tırpanlarına hedef olmayacaklar. Dükkânın önüne benim almam için bırakılmış tekerlekleri yuvarlaya yuvarlaya üst geçitten aşırıp sahile kadar taşıyorum, fidanları onların içerisine yerleştiriyorum. Sahilde iki ay önce çeliklediğim küçük dallardan tutanlar var. Onlarla beraber on tane oldular.

Uzak bahçelerden kökleyip taşıdıklarım da var. Son köklediğim iki tanesi (Emiroğlu Durmuş bahçesinden) en az on yıllıklar. Budayarak taşımam gerekti. Bu ikisine çok yoruldum ama değdi.

Her bir fidanın dalına faydalarını yazdığım pvc kimlik astım. Asıl hayalim bu kimliklerin pikniğe sahile gelenler tarafından okunmasıdır. Dikim tarihini Atatürk’ün Rize hemşeriliğini kabul ettiği gün olan 19 Eylül olarak koydum. Karayemiş yapraklarının faydası meyvesinden çokmuş meğer, okuyunca şaşıracaklar. Mevcut hastaneler küresel piyasanın ilaç dağıtım merkezine dönüştürülmeye başladığından beri insanlar bahçelerindeki yerli meyvelerin nasıl şifa kaynağı olduklarını unuttular. Karayemişlere astığım kimliklere şunu yazdım:

Adı: YALI KARAYEMİŞİ(Kastanica/Trabzan/Kerez)
Fidan: İslampaşa, Portakallık ve Gülbahar Mah. bahçelerinden
Dikim: 19 Eylül 2021
FAYDALARI

Yaprağı bir taşım kaynatılıp çay olarak 21 gün süreyle günde bir bardak düzenli tüketilirse hem akciğeri gripten, karaciğeri yağlanmaktan korur, kolestrolü düşürür.

Yaprağı ısıtılarak; öksüren çocuğun göğsüne, ağrıyan boğazına, alnına, yaşlının ağrıyan dizine, tutulan boynuna iyi gelir. İltihaplı yerin üzerine koymak iltihabı alır, ellerdeki romatizmaya iyi gelir, iltihabı alır. Çivi, şiş, diken, vb batan yerin üzerine ısıtılmış yaprak konursa ağrısını anında alır.

Karayemiş çiçeği çayı; sıcak suya daldırarak bekletip günde 1 bardak içilir, 21 günde kolestrolü düşürür. Yaprak çayı; kart yapraklarıyla yapılır, çiçek çayı gibidir, kaynatılmaz.

Çekirdeği: Basura, şekere iyi gelir. Kabız olmayı önler. Böylece kalın barsakta mantar oluşmasını engeller. Biliniz ki kanser hücresi kabızken kalın barsakta mantar olarak başlar, oradan vücudun yumuşak dokularına sıçrar ve orada kanser yapar. Kanseri daha başlamadan karayemiş çekirdeği (sabah öğle akşam 5’er tane) yiyerek önleyebilirsiniz. Lütfen karayemiş ve turunç/greyfurt/portakal vb çekirdeklerini 21 gün süreyle düzenli günde birkaç tane tüketin.

UNUTMAYINIZ:
Karayemiş karaciğer dostudur. Turunçgiller akciğer dostudur ve pişirilince mide dostudur. Avokado ve yenidünya böbrek dostudur. Sirke ise, damarların içini temizleyerek kanın hücrelere ulaşmasını sağlar, yani kalp ve damar dostudur.

….. Sahilimize sadece karayemiş fidanları değil, kokulu üzüm asmaları ve yenidünyalar da diktim. Asmaları atletizm sahasının çevre duvarları boyunca diktim, dallarını demir parmaklıklara sardırdım. En zahmetlisi onları dikmekti, çünkü toprak zemin yoktu, kova kova toprak taşıdım onlar için. Atletizm sahasının çevresinde bunları yaparken, toprak taşımaya ve sulamaya bana yardım eden güzel insanlarla dostluklar da kurduk.

Ekim ayı bereketiyle geldi. Eylül ayında kurduğum armut sirkeleri süzülecek hale geldiler. Çok hızlı mayalandılar, çünkü geçen yılın sirke analarıyla mayalamıştım. Süzdüklerimi küçük pet şişelere koydum, üzerlerine kullanım etiketi yapıştırdım. İlk önce Portakallık ve İslampaşa mahallemizin cami imamlarına ve cami cemaatinden birkaç yaşlıya hediye ettim.

Yaşlı ayak bakımında sirke nasıl kullanılır öğrenilsin istiyorum. Çünkü görüyorum ki yaşlılar ayaklarında dolaşım bozukluğu sıkıntısı yaşıyorlar ve ayaklarındaki mantarı camiye taşıyorlar. Çare olabileceği umuduyla, mahalle camilerinde sadece öğle ve ikindi namazına giden 70 yaş üstü az sayıda yaşlıya dağıtmaya karar verdim. Namaz kılarken ayaklarıyla bastığı yere elini yüzünü koyuyorlar. Ayaklarına sirkeli suyla temizliğin faydasını onlara anlatmak gerekir.

Konuştuğum imamlar önerimi memnuniyetle karşıladılar. Cuma cemaatine ayrıca duyuracaklar. Hatta İl Müftülüğüne gittim, anlattım, camilerde imamlara, kurslarda ders veren bayan öğreticilere bu bilgiyi ulaştırmalarını istedim, olumlu karşıladılar. Ancak doğaldır ki takip edemem, gerisi onlara kalmış. Ben sadece yürüme mesafesinde ulaşabileceğim birkaç camiye verebilirim.

İki hafta içerisinde 20 şişeden fazla armut sirkesi dağıttım. Şişelerin üzerine yapıştırdığım etikette şu bilgi okunuyor:
“Armut Sirkesi / Mayana -2021 / Yaşlı ayak bakımında; haricen, sulandırılarak kullanılır. Mantar, koku, kaşıntı, kızartı, varis için. Genital temizlikte; rahim ve prostat kanserini önler. Basuru geriletir.”

Bu arada, değerli okurlarım köşe yazılarına neden ara verdiğimi soruyorlar. İyiyim, bereket ayı geldi, iş içinde iş çıkarıp duruyorum, ondan yazamadım. “Ezberbozan tv” ile bir video kayıt daha yaptık, Yaşayan Oğuz Töresi koydum başlığını. Umarım montajda gönderdiğim görseller dikkatlerinden kaçmaz. Bu başlık altında bir seri yazı yazabilirim aslında.

Sonracığıma… Memleketimde hevese geldim, bir horon türküsü besteledim. Niyetim, komşumuz Ayhan Atakan’ın oğlunun düğününde kemençe çalan babaannelerinin ve anneleri Seher teyzenin hatırasını yaşatmak. Harvel Düğün Salonunda onlara babaannelerinin atma türküleriyle sürpriz yaparak Haldoz Horonu oynatmak istiyorum. Bir hayalim de eski kına gecelerimizi canlandırmak. Mahallemizden gelin gidecek olan (şimdilik adını vermiyorum, yeni sözü kesildi) aile yakınım kızımızın Mayana Kültürevimde yapılacak kına gecesinde, gelinin arkadaşlarına geleneksel çiftetellimizi oynatmak istiyorum. Çiftetelliyi çocukluğumdaki gibi cümbüşle çalacağım, Haldoz horonunu ise mozikayla. Bu çalgıları işlek çalabilmem için ellerimin romatizmalarını önce iyileştirmem ve çok prova etmek gerekecek.

Ellerimdeki romatizma geçmeye başladı desem, inanmayacaksınız, yatmadan önce karayemiş yaprağını ısıtıp ellerime koyuyorum, üzerini tülbentle sarıyorum, iyileşmeye başladığını fark ediyorum. Pes demek yok, doğal tıbbın iki bin yıllık merkezindeyim.

Bir de; Ah nasıl anlatsam!!!

Yüreğimi pır pır ettiren yeni bir heyecanım var; ülkemizin dahi yeteneği genç piyanist Mertol Demirelli oğlumuz İsviçre’de solistlik kariyerinin doktora sınavını tam puanla aldı ve babası Erkan Bey bana beklediğim müjdeyi verdi; Mertol Demirelli Türkiye’ye geleceği ilk konserden sonra Rize’ye Mayana Kültürevimde benim dostlarıma özel konser vermeye gelecek. Onun heyecanı var üzerimde.

Mertol’un Rize İ.Kahraman Kültür Merkezinde konserini tasarlamaya başladım ve ilk olarak salon için sporsorumuzu bile buldum, Andon Şurup Üreticisi Habib Koçal. Konser afişinin altında adı yer alacak ve Mertol’un sitesinden dünyaya tanıtılacak demektir. Eğer İsviçre’den Rize’ye geliş dönüş yol parasına (1000-1200 Euro) sponsor bulabilirsem, Mertol’un Türkiye’ye geleceği bir başka konser tarihini beklemeden Rize konserini gerçekleştirebiliriz. Böyle bir konser Rize için ne büyük şeref olur, tahmin edebilirsiniz. Dahi yetenek Piyanist Mertol Demirelli doktora aldıktan sonra ilk konserini Rize’de verecek olursa! Hani, daha 9 yaşındayken Fazıl Say ile, İdil Biret ile İstanbul Festivalinde konser vermiş olan harika çocuk, şimdi doktora sonrası ilk konserini 25 yaşında Rize’de verecek! Nasıl yüreğim pır pır etmez!

Ve;
27 Ekim Çarşamba günü Mağara Araştırmacısı Hüseyin Güngör’ün konuk olduğu, Beykoz Rizeliler derneğinin düzenlediği, internet üzerinden yapılan interaktif etkinliğe Recep Ali Aksoylu’nun davetiyle ben de katılıyorum. Rize ile Beykoz arasında tarihten gelen bağlantıları da konuşacağız ve çok ilgi göreceğini tahmin edebiliyorum.

Son olarak;
Cumhuriyet Bayramında Ankara’da Anıtkabir’de olmayı hayal ediyordum, özledim, fakat aşı olmadığım için engelim var.

Bitirirken;
Cumhuriyet Bayramında yeni yazı yazmaya vaktim olmayabilir, Barış Terkoğlu ile birlikte yargılandığımız bir davadan 30 Ekim’de duruşmamız var. Ve yukarıda açıkladığım nedenlerle.

Şimdiden Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun.


Mahiye MORGÜL
24.11.2021

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.